Türkçe dersleri üzerinden Türkiye ve Türkler ile vekalet mücadelesi

Yasin Baş
Yasin Baş

Son bir buçuk yıldır yaşanan Almanya ile Türkiye arasında ki gerilim maalesef okul-eğitim alanına ve Türkçe dil derslerine de sirayet etmiş durumda. Almanya’da 1970’li yıllardan itibaren verilen Türkçe dersleri günümüzde neredeyse Türkleri ilgilendiren her konu gibi – paranoyak bir şekilde – Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve iktidarı ile ilişkilendirilmeye çalışılıyor. Türkçe öğretmenlerinin okullarda verdiği Türkçe dersleri „Erdoğan yanlısı”, „muhafazakar”, „milliyetçi ve dini” oldukları gerekçesiyle eleştiri altında olduğu gözlemleniyor. İslamofobi’nin yerini kısmen de olsa Türkofobi, hatta Erdoğanofobi almış görünüyor. Görüşlerine başvurduğumuz bir öğretmen konuyu „Türkiye düşmanlığı artık sınır tanımıyor. Bu konu artık bir vekalet savaşına dönmüş durumda”, diye özetliyor. Olayın bu seviyelere ulaşmış olması her iki ülke ve o ülkenin vatandaşları için pek iç açıcı değil elbette. İki taraf da zarar görüyor.

Türkçe derslerinin içeriği ve kontrolü konusunda anlaşmazlık

Almanya’da eğitim eyalet iktidarlarının yetki alanına aittir. Zira Alman okullarında ders saati dışında verilen Türkçe dersleri eyaletlerdeki eğitim bakanlıklarının görev alanına giriyor.

Ancak birçok Alman yetkili ve meslek grubu temsilcisi Türkçe derslerinin kendi yetki ve denetim alanında olmayışından şikayette bulunuyor. Onlar müfredatların ve ders içeriklerinin Türk devletinin, yani konsoloslukların, elinden alınmasını ve tamamıyla kendi kontrolü altına geçmesi talebinde bulunuyor. Bu yetkililere göre Türkçe dersleri şimdiki hali ile uyumu ve iç huzuru engelliyor. Aynı bağlamda Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’in de Türkçe dersleri üzerinde ki etkisinden rahatsızlıklarını dile getiren görevliler, DİTİB’in Türk öğretmenleri üzerinde etkili olduğuna ve bunun tamamıyla bitirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Söz konusu Türkiye karşıtı yetkililerin söylemlerine Türkiye’den Almanya’ya iltica etmiş olan bazı ayrılıkçı çevrelerce kurulan marjinal derneklerden de destek geliyor. Bu bölücü gruplar paylaştıkları basın açıklamaları ile Türkçe derslerini ve Türkçe öğretmenlerini kamuoyuna tehdit ve potansiyel casus olarak sunuyor, bu şekilde de Türk Başkonsolosluklarını ve Türk kökenli sivil toplum kuruluşlarını karalıyor. Bunlara destek veren bazı sosyal medya „kahramanları” da aynı şekilde Türk kimliğini ve kültürünü yaşatmak isteyen herkesi „milliyetçi”, „faşist”, „radikal” diye fişliyor. Bu gelişmeler zaeten yeterince gergin olan Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkileri düzeltmek yerine daha da zorlaştırıyor, hatta sabote ediyor.

Türkçe dersleri gelecekte sadece devlet okullarında mı okutulacak?

Berlin’de gerçekleştirilen Eğitim Bakanları Konferansı sonrası Almanya’nın değişik eyaletlerinin eğitim bakanlarının birçoğu Türkçe derslerinin devlet okullarında zorunlu olarak ya da ikinci veya üçüncü yabancı dil olarak okutulmasının daha olumlu olacağını söyledi. Eyalet eğitim bakanları bu şekilde Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığında ve Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluklarda ki sorumluluğu kendilerine aktarabilecekleri kanaatinde. Schleswig-Holstein Eyaletinde Haziran 2017’de imzalanan CDU, FDP, Yeşiller (Jamaika) Koalisyon sözleşmesinde şu hedef dikkat çekiciydi: 2022 yılına kadar „Türk kökenli öğrencilerin yoğun bulundukları okullarda konsolosluk tarafından düzenlenen Türkçe dersleri yerine alternatif olarak devletin (eyaletin) arz ettiği dersler oluşturulacak.

Dil ve kültüre saygı insana saygı ile eşdeğerdedir

Türkçe dili ve kültürü siyasete alet edilecek bir araç haline gelmemelidir. Ne Türk, ne de Alman siyasiler bu seviyeye düşmemelidir. Türkçe siyaset ve ideolojiler üstü bir dil, bir hazine. Dil ve kültüre saygısı olmayanların insana ve insanlığa saygısı ne kadar olur? Bu sorunun cevabını sizin takdirinize bırakıyorum.