Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Basın Vakfı tarafından düzenlenen ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’na bağlı TİKA’nın (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) desteklediği 3. Gazeteciler Şurası, Sabiha Gökçen Havalimanı dış hatlar terminalinde başladı. Türkiye, Türk Dünyası ve Avrupa ülkelerinden 3. Gazeteciler Şurası için gelen delegeler burada buluştular. Delegelerin her biri uzaktan geldiler ve yorgunlardı. 4 saat 50 dakika sürecek yolculuk esnasında uyuyacakları da pek ihtimal dahilinde değildi. Almaata havalimanına indikten sonra da otele gitmeyecek olmamız ayrıca sıkıntı yaratıyordu. Bu duygularla ucağa bindik.
Kaptanımız İsmail Çağlayan, 2. kaptan ise İlker Kara idi. Kabin ekibi: Gülen Gültekin, Ayşegül Uğur, Akif Coşkun, Cansu Daşdan dörtlüsünden oluştu. Uçağa bindik, yolculardan bazıları benim gibi hemen uyudu. Çünkü, çok yorgunduk. Uyandığımda yarım saattir havada olduğumuzu gördüm. Daha sonrada uyuyamadım. Çünkü, yanımda oturan iki Kazakistan vatandaşı ile sohbete daldık. Sohbet derinleşti, aklıma takılan her konuyu sordum, Kazakistan ile alakalı ilk bilgileri o zaman aldım. Çocuklar Türkiye’yi çok seviyorlardı, hedefleri Türkiye vatandaşlığını alıp, Türkiye’de yaşamaktı. Bu onların aynı zamanda rüyalarıydı..
Rahat yolculuk yaptık. Pegasus Hava Yolu şirketinin uçakları hep eski değilmiş, onu öğrendik. Ayrıca, koltuklarda sıkıştırılmamıştı. Rahat ettik. Tabii ki, yemek ve içecek servisi isteğe bağlı olarak yapıldı. Ben en azından uzun yolculukta „Servis yapılır“ diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Artık biliyorum; ne kadar uzun olursa olsun Pegasus’da „Servis isteğe bağlı olarak“ yapılıyor.
Kaptan pilot „İniş için alçalıyoruz“ diye anons yapınca, Tanrı Dağları üzerinde olduğumuzu düşündüm. Almanya’dan arkadaşların; „Selamımızı söyle“ dedikleri aklıma geldi, Almaata havalimanına inince ilk olarak üzerimdeki o yükü attım, dostların selamını toprağına ayak bastığım Tanrı Dağları eteklerinde kurulmuş olan Almaata şehrinde yerine getirdim.
Gümrükte sıkıntı yaşamadık. Pasaport numaramız ile adımızı soyadımızı yazarak vize aldık ve kontrolden geçtik. Çıkışta sağ tarafta toplantık ve bagajlarımızı emanete verdik. Çünkü, yine bu havalimanından saat 16.35’de Çimkent’e uçacaktık.
Türk Dünyası tarifi
Gezide yorulduk, ama çokta keyif aldık, bilgilendik. Hoca Ahmet Yesevi türbesini gördük. 3. Gazeteciler şurasını yaptık. Dolu dolu geçti.
Şuranın divan heyetini oluşturan 3 üyeden biri olan İbrahim Erdoğan mikrofona geldi. Önce gözlerini salonda gezdirdi ve önündeki notları ses tononu kontrol ederek okumaya başladı:
*Türk Steplerinin en güzeli Kazakistan’da…
*Türk Dağlarının en güzeli Kırgizistan’da…
*Eski Türk Mimarisinin en güzeli Özbekistan’da…
*Eski Türk doğallığının en güzeli Sibirya’da…
*Türk Atlarının en güzeli Turkmenistan’da…
*Türk Şiirinin en güzeli Azerbaycan’da…
*Türk Tarih ve Fikir adamlarının en mükemmeli Kırım’da, Kazan’da…
*Türk dilinin en güzel kaynağı Doğu Türkistan’da…
*Türk mücadele ve mukavemet liderleri Kıbrıs’ta..
*Türk Fütühatlarının kaynağı Irak ve Suriye Türkmenlerinde…
*Türk Kurucu ruhu ve yeniden aydinlanmasının Merkezi Balkanlar’da…
*Türk Denizciliginin merkezi Akdeniz kıyıları ve Ege Adalarında…
Hepsinin en güzel ortalaması Türkiye’de…
Müthiş bir özet verdi, büyük alkış aldı. Daha sonra İbrahim beye sordum, „Bu yazıyı siz mi kaleme aldınız“ diye. „Hayır, bir yerde okudum, not almıştım. Kime ait olduğunu bilmiyorum. Şayet bulursam size bildiririm“ cevabını verdi. Bizde yazıyı ( * ) işareti ile yayınlıyoruz. Fakat kim yazdıysa gerçekten çok güzel anlatmış. Bundan daha güzelde ifade edilemezdi zaten…
Yazının devamı 101 fotoğraf üstü yazı ile aşağıda…
Gezi notları 2. bölüm Aralık ayında yayınlanacak