Duygu Asena 1987 yılında „Kadının Adı Yok” adlı bir kitap yazdı. Bir yıl içinde 40 baskı yaptı. Başbakanlık Küçükleri Muzırlıktan Koruma Kurulu 1988 Nisan ayında kitabı zararlı yayın ilan ederek poşette satılmasına karar verdi. Zararlı olduğuna karar verenler herhalde erkeklerdi. Duygu Asena tarafından açılan dava sonunda kitap 1991 yılında aklandı.
Yıl 2019.. Aradan koskoca 32 yıl geçti. Kadının adı var mı bakalım !
TÜRK KADIN PROFİLİ
Efes Pilsen Türk insanını ve yaşam biçimini anlamaya, değişimleri izlemeye yönelik “Türkiye Profili 2*„ konulu bir araştırma yapmış. Araştırma Türk kadınının son yıllarda değişen davranış kalıplarını ve özelliklerini detaylı istatistiklerle, açık ve net bir dille gözler önüne seriyor.
Pırıl,pırıl giyinmiş, şampuan reklamlarında ki gibi gürül gürül şaclarını ahenkle sallayan, kariyer de yaparım çocukda diyen olarak hayal ettiğimiz kadın profili gerçekde çok farklıymış. Bana oldukça şaşırtıcı gelen, inanmak da zorlandığım sonuçlar ortaya çıkarmış bu araştırma.
Genel görüş, Türk kadını her daim bakımlıdır, temizdir ! Ama maalesef gerçek diyor ki; Türk kadınlarının yüzde 95’inden fazlası banyo yapmayı sevmiyor, yüzde 43.5’i hiç deodorant kullanmıyor, yüzde 44.4’ü hiç kuaföre gitmiyor. Geçen yıllara rağmen kadınlar hala sağlığına önem vermiyor. Kadınların 65.3’ü hiç jinekoloğa gitmemiş. Modern dünyamızda hala tarlada tek başına doğum yapıp, ertesi gün tarlaya çalışmaya giden kadın figürü mevcudiyetini koruyor.
KADINLAR KENDİLERİNİ AKIŞA BIRAKMIŞ
Dışarda durum böyle iken ev yaşamına göz atıyoruz. Burada da çarpıcı sonuçlar göze çarpıyor. Hamarat diye bildiğimiz Türk kadınlarından yüzde 11.3’ü hiç yemek yapmazken, en bol olarak çorba ve salata tüketiyormuş. Kocasının kendisine uygun gördüğü gelirden başka hiç bir geliri olmayan kadın oranı yüzde 69. Ehliyeti ve pasaportu olmayan kadın sayısı da azımsanmayacak oranda.
BI KADIN !
Kadına şiddet !! Kanayan yara. Durdurulamıyor, azalmıyor. 2018 yılında kadına şiddet de artmaya devam etmiş. Kadınların yüzde 36 sı kocaları tarafından nazikçe de olsa dövülmüşler. Devlet vur demiş ! Kocalar, babalar, sevgililer „öldürmüş“.
Türk kadınının kendine ait kimlik ve parası olmadığı gibi, kendine ait karar hakkı da yok. „Ben bilmem, beyim bilir“ bir çok kadın tarafından benimsenmiş. Her 5 kadından birine evlenirken bile fikri sorulmuyor. Amca oğlu, hala oğlu ile evlenmesine babası karar veriyor. Yüzde 41.2 si eşiyle hiç tanışmadan evlenmiş!
KENDİSİ GENÇ, RUHU YAŞLI KADINLAR
Evlenenlerin yüzde 48’i 18 yaş altı. 15 yaşından küçük evlendirilenlerin oranı yüzde 5.9! Dünyada her 2 saniyede bir kız çocuğu zorla evlendiriliyor. Mülteci akınıyla birlikte ‚çocuk gelin‘ tartışmaları Almanya’da da gündemde. Yetkililer çocuk yaştaki evliliklerin sayısında artış görüldüğünü belirtiyor. Bu şartlar altında evlendirilen kadınlar arasında bir anket yapılmış. Ortalama cevap : „Tekrar dünyaya gelme ve seçme şansım olsa hiç evlenmezdim“
Bİ KEREDEN BİR ŞEY OLMAZ
Aldatma gerekçesiyle açılan boşanma davasında mahkeme, erkeğin bir kadını aldatmasını haysiyetsiz bir yaşam olarak görürken, Yargıtay itiraz etmiş: Evlilik birliği sarsılmış olabilir ama bir kerelik aldatma haysiyetsizlik kabul edilemez.
Kanunlar bile bu yönde ise, kadınların bunu hoşgörmesinden daha normal ne olabilir? Yüzde 32.4 kadın, „bir kereden birşey olmaz“ „erkektir yapar“ görüşünü paylaşmış.
„Kadın çağlar boyunca sosyo-ekonomik olarak sırtında hep kambur taşımış ve horlanmış. Oysa „kadın“ MEDENİYETTİR.“
* Türkiye Profili 2” araştırması, Taylor Nelson Sofres Piar tarafından Türkiye’nin 20 kentinden seçilen, kır ve kent nüfusunu temsil eden örnekler üzerinden yüz yüze anket yöntemiyle gerçekleştirildi.