Almanya’nın Çin Politikası: Yeni bir Soğuk Savaşa doğru mu?

Almanya’nın Çin Politikası: Yeni bir Soğuk Savaşa doğru mu?

Almanya Covid-19 ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi küresel krizlerin ortaya koyduğu siyasi ve ekonomik bağımlılıklardan kendine göre doğru dersler çıkarmaya çalışıyor. Salgın öncesi başlayan ancak hemen pandemi sonlarına doğru baş gösteren Rusya Ukrayna-Savaşı sonrası değişmekte olan dünya düzeninde Almanya nerede duruyor ve neyi amaçlıyor? Covid-19 ve Ukrayna-Rusya savaşı sonrası Almanya/AB ile Çin arasında gerginliğin arttığı görülüyor. Buraya nasıl gelindi? Gerek Trump yönetimindeki ABD gerekse Biden yönetimindeki ABD, Almanya/AB’nin Rusya ve Çin ile enerji, teknoloji ve ticaret alanında birlikte hareket etmesinden rahatsızlığını gizlemiyordu. Zira bu politika uzun vadede ABD’nin küresel egemenliğini tehlikeye atabilecek büyük bir risk içeriyordu. Merkel hükümeti buna uzun süre dayanabildi. Ancak yeni Alman hükümeti Merkel’den farklı yöntemlere başvuruyor.

Berlin’in Çin’e karşı daha cesur bir strateji, bir politka yürütmesi Avrupa Birliği (AB)’nin gerek bölgesel gerekse küresel alanda daha aktif bir dış politika oluşturma çabaları ile eşdeğer. Bir yandan Brexit, 15 Temmuz darbe girişiminin Almanya/AB açısından başarısızlığı, mülteci sorunu ve enflasyon ile mücadele diğer yandan ise Rusya-Ukrayna savaşı, ABD ile Çin arasındaki ticaret ve casusluk kavgaları ve Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi Almanya başta olmak üzere AB için çıkmaz bir sokağa doğru gidişin sinyallerini veriyordu. Almanya/AB Çin’in İpek Yolu Projesine Aralık 2022’de AB’nin Global Gateway (‘Küresel Geçit’) stratejisi ile cevap verdi. 2021’de ise ABD, İngiltere ve Avustralya AUKUS askeri ittifakı ile Çin’i çevrelemeye başlamıştılar bile. Çin veya Rusya ile sıkı bir bağı bulunan ülkeler de haliyle bu bağı gevşetmeliydi.
Almanya uzun yıllar Çin’i ticaret ortağı olmakla birlikte ekonomik ve sistemik bir rakip olarak görüyordu. Bu rekabet özellikle Balkanlar ve Afrika kıtasında göze çarpmakla birlikte son zamanlarda Hint-Pasifik bölgesinde de kendini gösterir oldu. İhracat ağırlıklı bir ekonomiye sahip olan Almanya, yıllardır Çin’in küresel ekonomiye açılmasından en çok kar elde eden ülkelerden biri konumunda bulunuyordu. Ancak SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan yeni Alman hükümeti koalisyon görüşmelerinden beri ülkenin Çin stratejisini değiştirmek için çalışmalar yürütüyor(du). Hükümet, Çin’in ham maddelerine, bataryalarına ve yarı iletkenlerine olan bağımlılığı azaltmak için Pekin ile yeni bir ticaret politikası üzerinde de çalışmaktaydı. Almanya bu bağlamda Çin’e olan bağımlılığın azaltılmasını ve tedarik yollarının genişletilmesini hedefliyor(du).


STRATEJİ ENDİŞE VERİCİ

Çin’in Almanya Büyükelçisi Wu Ken ise 10 Ocak 2023’te Handelsblatt gazetesine verdiği röportajda , Almanya’nın bu strateji değişikliğinin dünyanın ikinci ve dördüncü büyük ekonomileri arasındaki iş birliğini tehlikeye atabilecek bir “Soğuk Savaş” zihniyetini yansıttığına vurgu yapmıştı. Koalisyon ortaklarının yeni Çin stratejisini “çok endişe” verici olarak nitelendiren Wu, bunun Almanya ile Çin’in ortak çıkarlarına hizmet etmeyeceğine de dikkat çekmişti. İki ülke ilişkilerini geren başka bir konu ise Hür Demokrat Parti (FDP)’li Federal Eğitim Bakanı Bettina Stark-Watzinger’in, Mart 2023’de Çin ile egemenlik ihtilafındaki Tayvan ziyareti oldu. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Vınbin, Federal Bakan’ın ziyaretine karşı olduklarını ve bunu protesto ettiklerini belirtti ve Almanya’ya, „tek Çin ilkesine uyma“, „Tayvan’ın bağımsızlığını savunan ayrılıkçı güçlere yanlış mesaj vermeme“, „Tayvan sorununu Çin’in iç işlerine karışmanın bahanesi olarak kullanmama“ çağrısında bulundu.

Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock (Yeşiller) ise 20 Mart 2023 tarihinde Welt gazetesine yaptığı açıklamada Çin konusuna değinerek, „Avrupa tarafında ülkelerin Çin bağımlılığından kurtulmalarına nasıl yardımcı olabileceğimize dair stratejiler geliştiriyoruz“, ifadelerini kullandı. Baerbock, Çin’in ekonomik bağımlılıklar yaratarak, nüfuzunu genişletmek için Avrupa’nın bıraktığı boşlukları stratejik olarak kullandığını ve Yeni İpek Yolu projesinin buna örnek olabileceğini kaydetti ve şu ifadeleri kullandı: „Çin ile sistemik rekabette Avrupa jeopolitik olarak daha aktif hale gelmelidir. Çin’in jeostratejik yatırımlarını engelleyemeyiz […] Çin’in aksine, kredilerdeki geri ödeme güçlüklerini, alıcılara siyasi baskı uygulamak için, örneğin Birleşmiş Milletlerde belirli bir oylama davranışını zorlamak için kullanmıyoruz“, diyerek Almanya’nın Çin’e karşı agresif tutumunu gizlemedi.

Güvenlik açısından kritik alanlarda Alman şirketlerin Çin yatırımlarını yakından izlediği de başka göze çarpan bir alan. Çin teknoloji şirketlerine (TikTok, Huawei vs.) getirilen kısıtlamalar burada ilk akla gelenler. Almanya’nın Çin’e karşı elinde bulundurduğu kozlardan birisi de Çin’in bazı bölgelerde „insan hakları ihlalleri“ gerçekleştirdiği söylemi. Bunun gündeme getirilmesiyle de ithalat yasaklarının mümkün kılınması talep ediliyor.

Almanya Çin ile gelecekteki işbirliğini Pekin’in, Berlin’in münasip gördüğü dış politika konseptine uymasına bağlı kılıyor. Almanya Ukrayna’daki savaşa rağmen Çin’in Rusya ile yakın işbirliği içinde bulunmasından rahatsızlığını da gizlemiyor. Alman şirketlerinin Çin pazarına olan bağımlılığının azaltılması için Çin’e karşı önlem olarak bu ülke ile rekabeti olumsuz etkileyen faaliyetlerine karşı yeni stratejiler geliştirmeyi hedefliyor. Çin’e yapılan ihracat, son 10 yılda Almanya’nın 2. Dünya Savaşı sonrası en uzun ekonomik büyümesini desteklerken, Çin, 2016 yılında Almanya’nın en büyük ticaret ortağı olmuştu. Alman Dış Ticaret Odası (AHK) verilerine göre, Çin’de yaklaşık 5 bin Alman şirketi faaliyet gösteriyor. Şuan Almanya’da 1,1 milyon kişilik istihdam, Çin ile ticarete bağlı durumda.

Çin’le bu tırmanışın sonuçları Rusya’ya karşı ekonomik savaşın sonuçlarından çok daha olumsuz olacağını öngörmek için medyum olmaya gerek yok. Alman yatırımcılar ve tüccarlar bu gidişatı nereye kadar destekler, o da başka bir soru. Zira Çin’in Alman ekonomisi için olmazsa olmaz bir durumu söz konusu. Almanya ABD ve Okyanus ötesi çıkarlar için Çin’e veda edebilecek güçte olup olmadığını gelecek dönem gösterecek. Şu an gerçekten yeni bir Soğuk Savaşa doğru yol alınmış.