Kumar belası, Almanya´dakı türk toplumu arasında sessizce büyüyen, müdahale edilmeyen, uzman yardımı alınmayan, hastalık olarak dahi görülmeyen bir bela. Yapılan onlarca araştırmalara göre Almanya´da yaşayan türk gençlerinin bir numaralı hastalığı kumar.
Bu bağımlılık sebebiyle, sadece oynayan kişi harap olmuyor, çocukları, dostları, komşuları da etkileniyor. Bir çok bağımlılığın sonucunda aileler yıkılıyor.
Öncelikle bağımlılık tanımını göz önünde bulunduralım. Eğer bir tutumun daha çok zararları var ise, bu bir rahatsızlık oluşturur. Buna ilave olarak her bağımlılıkta bir kontrol kaybı vardır. Eğer bir davranış kişinin kendisini veya çevresini, mesela hayatını, işini, ailesini vs., olumsuz etkilemeye başladıysa, sürekli yapılıyorsa, kişi hayatını olduğu gibi bu davranış ile geçiriyor ise ve kişi bu davranışını terk edemiyorsa, bağımlılıktan söz edebiliriz.
Kumar bağımlısı olmanın bir çok sebepleri var. Arkadaş çevresi, başka sorunlardan kaçış, adrenalin, heyecan hissetme isteği, para kazanmak veya sırf eğlence bile olabilir. Ama kumarda eğlence çok çabuk bağımlılığa dönüşüyor. Şakasına oynayalım, eğlence olsun, gazozuna oynayalım diyerek başlıyor. Özellikle bir çok kumar bağımlısı “spor bahisleriyle” başladıklarını söylüyorlar. Ve ilk oyunda kazandıysanız, aslında kaybettiniz demektir. Çünkü ilk oyunda kazananlar öyle bir başarı duygusu içerisine girerlerki, artık iş gittikçe büyür ve kontrol kaybedilir. Zincirleme hatalar başlar. Aile içi kavgalar, kredi çekmeler, borçlanmalar, boşanmalar vs.
Avrupa´daki birinci kuşak türkler daha fazla kahvelerde kart oyunları, okay vs. oynuyorlar. İkinci nesil daha fazla bahis lokallerinde, oyun salonlarında, kumarhanelerde otomatiklerde oynuyorlar. Çok ilginçtir, Almanya´da kumarhanelerde yazılar almanca, ingilizce ve türkçedir. Almanya´da milyonlarca türk yaşamasına rağmen bu sadece kumarhanelerde böyledir. Diğer yerlerde türkçeye neredeyse hiç rastlamassınız. Demekki kumarhanelerde rağbet çok. Üçüncü nesil ise hem otomatları oynuyor hem de internette kumar oyunlarını oynuyor.
Bağımlılık sebebiyle aşırı sosyal ve ruhsal sorunlar yaşanır. Onun için konuyu ciddi almak gerekir. Mutlaka terapiye başvurmak gerekir. Bağımlı olmaktan daha kötü bir durum, bu bağımlılığı kabul etmeyip yardım aramamakta yatıyor. Araştırmalara göre Avrupa´da türk erkekleri genellikle bağımlı olduklarını kabul etmiyorlar ve profesyonel yardıma ihtiyaç duymuyorlar. Özellikle türk gençleri spor bahisleri oyunlarını kumar olarak dahi görmüyorlar. Hakikatende psikologlara veya psikiyatristlere başvuranların neredeyse büyük bir çoğunluğu genelde bayanlar, anneler veya bağımlıların eşleri. Halbuki kumar bağımlılığını çözebilmek için profesyonel bir terapi almak şart. Bu bağımlılıktan kurtulabilmek için gereken ilk şart, bağımlının hastalığını ve yardım almayı kabul etmesi. Ciddi almamak bağımlılığa giden ilk adımdır.
İlk hatalardan bir tanesi de böyle bir problem yokmuş gibi davranmak. Yani “sakın kimse duymasın” mantığıyla örtbas etmek çözüm değil. Ailenin içinde sorunu çözmek ise çok zor, çünkü ister istemez ailevi bağlar nedeniyle duygusallık ön plana çıkıyor. Bu nedenle profesyonel yardıma başvurmak gerekir.
Buradaki sorun ise Avrupa´da çok az sayıda türk kumar terapistinin olması. Sadece türkçe bilenler ise diğer terapistlere gidemiyorlar. Hatta yaşadıkları ülkelerin dillerini bilen bağımlılar dahi kendi kültürlerinden gelen bir terapisti tercih ediyorlar, çünkü böyle bir terapist bağımlıyı daha iyi anlayabilecektir. Dolayısıyla türk kumar uzmanlarının yok denilecek kadar az olması bu konuda en büyük sorunlardan bir tanesi.
Avrupa´da kumar bağımlılarının ailelerinin çok sık yaptığı hatalardan birtanesi de bağımlının borçlarını kapatmak. Yapabileceğiniz en büyük hatalardan birisidir bu. Borcu kapattığınız zaman bağımli kişiye oynaması için yeni sebepler vermiş olursunuz.
Bunun dışında “zaten para kazanmıyorsun, bırak bu oyunu, günahdır” gibi nasihatlar çok faydasız. Bağımlı olan kişi kendisi de para kazanmadığını veya dindar ise günah islediğini biliyor zaten. Onun oynama sebepleri farklı. Hatta böyle nasihatlar bazen ters tepki verebiliyor.
Terapi için öncelikle kumar bağımlısını ikna etmek gerekir. Eğer kişi bağımlı olduğunu kabul ediyorsa diğer adımlar daha kolay atılır. Çünkü bağımlılıktan kurtulabilmek için gereken ilk şart, bağımlının hastalığını ve yardım almayı kabul etmesi.
Eğer kabul etmiyorsa farkındalık oluşturulmalı. Yani hayatının zor durumda olduğunu, hayatını riske attığını farkına varması gerekiyor. Sadece kendisinin değil, birlikte yaşadığı insanların da hayatını tehlikeye attığını fark ettirmek gerekiyor. Yani farkındalık düzeyini arttırmak gerekiyor.
Farkındalık oluştuktan sonra, değişim için motive etmek gerekir. Değişmek için bağımlının aldığı kararların uygulamasında destek vermek gerekir. Yani başkalarının hedeflerini örnek göstermek yerine kişinin aldığı hedeflere saygı gösterip desteklemek gerekir. Psikolojik tedavide bu şekilde hareket ediyoruz: Farkındalık – Değişme isteği – Değişebileceğine inanç – Motive – Değişim.
Tüm bunlara ragmen, kumar bağımlılığı toplumumuzda maalesef ciddi alınmayan bir sorun. Halbuki kumar nedeniyle bir çok aile dağılıyor ve psikolojik sorunlar başlıyor. Özellikle oynayanların anneleri ve bayanları bu durumdan çok şikayetci. İstatistiklere baktığımız zaman, bir çok boşanmanın sırf kumar nedeniyle olduğunu görüyoruz. Yani kumar aileleri dağıtıyor. Bu nedenle kumar yüzünden aile içi şiddet ve aile yıkımları çok yaygın.
Ama belirttiğim gibi maalesef kumar sorun olarak ciddi alınmıyor. Bunun farklı nedenleri var tabiki. Örneğin küçük yaştan itibaren babanın kahveye gitmesi, orada kahve içmeyipte kumar oynaması bir çok göçmen ailelerinde çok yaygın bir fenomen. Bu “normal“ olarak algılanıyor. Böyle bir ortamda yetişen çocuklar ve gençler kumar oynamanın bir yanlışlık olduğunu kavrayamıyorlar. Bunun, hayatın bir parçası olduğunu zannediyorlar. Bağımlılık oluştuğu zaman da dolayısıyla “normal” olarak algılandığı için tedaviye gidilmiyor.