Tarihin en kanlı savaşının en karanlık dönemine ışık tutan IKG- Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik Türk-Alman İlişkileri alanındaki 9. eserini yayınladı.
İkinci Dünya Savaşı’na herkes Alman – Rus savaşı deyip geçiyor ama Dr. Latif Çelik herkes tarafından çok az bilinen savaşın bir başka boyutuna dikkat çekiyor. Resmi kayıtlarda Alman kaybı, ya da Rus kaybı olarak yer alan yüzbinlerce insanın kendi aralarında Türkçe’nin değişik lehçelerini konuştuğunu belirten Dr. Latif Çelik yüzbinlerce Türk asıllı Sovyet askerinin akibetini 600’den fazla kaynaktan bilimsel olarak ortaya koydu. Alanında tek kitap olarak birinci derece Alman arşivlerinden faydalanılan kitap ile ilgili açıklamalarda bulunan Dr. Latif Çelik, “Bu savaş literatüre Almanya ile Rusya’nın savaşı olarak geçti. Oysa Kızılyıldız ile Gamalı Haç arasında kalan milyonlarca Türkistan Türkü hiç bir zaman kendi kimlikleri ile ortaya çıkamadığından ya Alman kaybı, ya da Rus kaybı olarak arşivlerde yer aldı.
Dr. Çelik ile yeni kitabı konusunda yaptığımız röportajda ilginç cevaplar aldık.
Bu savaşta Türkiye yer almadı diye biliniyor ama, sizin kitabınızın adı, “Kayıp Türkler“ Bunu nasıl açıklayacaksınız?
Dr. Latif Çelik: Doğru, ama bu savaşta yer almayan Türkiye Türkleridir. Türkçe’nin değişik aksanlarını konuşan yarım milyondan fazla insan bu savaşlarda hayatını kaybetti.
Bunların belgesi var mı?
Dr. Latif Çelik: Bu savaş tabiki Almanya ve Rusya’nın savaşı olarak başladı. Ama özellikle Rusya cephelerinin en ön saflarında Türkistan’dan getirilen milyonlarca asker vardı.
75 Yıl Sonra Gün Yüzüne Çıkıyor
Türkistan asıllıların da Almanlara karşı cephede olması normal değil mi sizce?
Dr. Latif Çelik: Konu askerin kiminle savaştığı değil, eğitimi ve hangi düşmana karşı savaştığıdır. 20 yılını ancak dolduran Bolşevik rejimi Basmacı isyanları dolayısı ile zaten Türkistan Coğrafyasındaki insanları baskı altına almış ve onlara hiç bir şekilde güvenmiyordu. 1940 yılında başlayan savaş bir an olsun bu baskıyı hafifletir gibi olsa da Ukrayna hattının ön saflarındaki Rus askerlerinin önemli bir bölümü Türk asıllılardan oluşuyordu.
Bunların Rus kaybı olarak adlandırılması normal değilmi sizce?
Dr. Latif Çelik: Türkistan Türkleri bu savaşta korkunç güce sahip Almanların karşısına sadece yem olarak atılıp bozuk para gibi harcandılar. Bir haftalık silah talimi ile bir askeri dönemin en güçlü ordusunun karsına çıkaranlar bunların daha ilk etapta yok edileceklerini çok iyi biliyorlardı. Elbette bunu farkedenlerden erken davranıp kalabalık olarak Alman tarafına geçenler oldu. Hayallerindeki bağımsız Türkistan’ı ancak Almanların desteği ile kurabileceklerine inanıyorlardı. Alman propagandalarında da benzer sözler veriliyordu. Dolayısı ile toplu halde Almanlara teslim olmalar başlayınca Rusların Kiev hattı çöktü Almanlar karşısında.
Almanların ayak oyunları idi
Almanların tavrı gerçekten samimiydi?
Dr. Latif Çelik: Bunlar Almanların savaş içindeki propagandaları idi. Hiç bir zaman olmadı ve olmayacaktı da. Buradaki amaç, Türkiye’nin de iştahını kabartarak Ruslara karşı dengeyi sağlamak isteyen Alman siyasetinin ayak oyunları idi.
Çok heyecan verici ama hiç bilinmeyen bir konudan bahsediyorsunuz.
Dr. Latif Çelik: Savaş şartları içinde Almanya bu insanlara ne kadar destek oldu o daha ayrı bir konu. Ancak ilk etapta bunların kominist yanlısı mı, yoksa gerçekten Ruslara karşı olan gruptan mı olduğu hiç bir zaman bilinmiyor tabi. Alman tarafına geçenler için ilk durak tabiki esir kamplarıydı.
Kitabınızda bu insanlardan oluşan lejyon birliklerinden bahsediyorsunuz?
Dr. Latif Çelik:
Ama bu lejyona girmek için öncelikle sağlığıyın yerinde olması gerekli. Sadece lejyonlardan önce Türk asıllıların kaldığı kampların konuşulması bile insanı dinlerken deli edecek kadar ağır şartlar içeriyor.
92 binden 3 bin kişi kalmıştı
Çokmu ağır idi şartlar?
Dr. Latif Çelik: Ağır kelimesi bu acılar karşısında hafif kalır. Kampları gezen komisyon raporları yazıyor; …Kampta 92.000 kişi vardı. 3 ay sonra geldiğimizde 3.000 civarında yatalak insan kalmıştı. Ölüleri gömen grup ise kaza ve kürekler ile sürekli çukur eşiyorlardı“
Bunlar Almanya tarafındaki esir kamplarının durumu. Rusya tarafı ise cehennemin bitişik odası durumundadır diye tahmin ediyorum. Allah insanlığa böyle bir acıyı bir daha yaşatmasın.
O zaman Türk asıllılar için kamplardan çıkıp lejyonlara girmek ciddi anlamda bir kurtuluş yolu.
Dr. Latif Çelik: Almanlar kabul etse bizimkiler dünden razı ama leyonlardaki kadrolar da sınırlı. Kendini oraya atan dünyaya yeniden gelecek kadar seviniyor.
Bunlar gerçekten Almanlar için savaşıyormu?
Dr. Latif Çelik: Tabi cepheye gidiyorlar. Ama risklerin en fazla olduğu yerlerde ve kazanılması mümkün olmayan savaşların içine sürülüyorlar.
Onların bir ideali vardı; Bağımsız Türkistan
Sayın Çelik, anlıyoruzki, İkinci Dünya Savaşı’nın heyecan verici ve bir o kadar da bizim açımızdan hüzünlü bir bölümüne ışık tutmaya çalışmışsınız. Neden yıllar süren böyle bir çalışmaya emek verdiniz?
Dr. Latif Çelik: Öncelikle bu insanlar bilinsin istedim. Ölürken bile ismi, ideali ve şerefi ile ölmeli bir insan. Sayıları yüzbinlerle ifade edilen, bütün savaş coğrafyası olarak bakıldığında milyonlar ile ifade edilen Türkistan gençliğinin bir ideali vardı; İşgalci Ruslardan ülkeyi kurtarıp Bağımsız Türkistan’ı kurmak.
Bu eseri onları şeref sayfasına koymak için yazdım
Ama olmadı?
Dr. Latif Çelik: Doğru, olması da imkansız idi zaten. Ama vatan için milyonda bir ihtimal de olsa denemeye değer olduğunu tarih önünde isbat edenler sayfasına yazıldı onların isimleri. İşte ben bu insanların isimlerinin tarihin şeref sayfalarında hakettikleri yeri almalarını istediğim için yaptım bu çalışmayı.
Kitabınızın sonunu nasıl bağladınız, son tesbitiniz ne oldu. Hatta neden bu ismi verdiniz kitaba?
Dr. Latif Çelik: İki diktatör arasında kendilerine müsaade edilen alanda başkalarının istediği oyunu oynamaya zorlanan ve savaşın sonunda çok azı sağ kalabilen Türkistanlı gençlerin sayısı hiçbir zaman tam olarak tesbit edilemedi. Bilinen sadece, onları kullanan her iki diktatör ideolojinin de hayallerindeki Türkis- tan’ın hür olmasına hiçbir zaman müsaade etmek istemedikleriydi. Lejyonlarda görev alan, savaş esiri kamplarında hayatını kaybeden ve kendisinden bir daha hiç haber alınamayan yüz binlerce Türkistanlı genç, Medeni Avrupa’nın kara tarihine “İkinci Dünya Savaşı’nın Kayıp Türkleri” olarak geçtiler