İnsanoğlu vaziyet nasıl olursa olsun yeni bir yıla yeni heyecanlarla, yeni ümitlerle, yeni beklentilerle girme eğilimindedir. Tarihin değişmesinin sanki birçok değişik ve güzel şeyi birlikte getireceğini düşünürüz. Halbuki yeni günler önceki günlerin sadece devamıdır. Buna rağmen olumsuzlukların giderileceğine, sevgi, sağlık ve mutlulukların, başarı ve yükselişlerin gerçekleşeceğine dair güçlü inançlar oluşur, adeta adrenalin etkisindeki yüksek motivasyon belirtileri görülür.
Almanya’daki Türkler olarak 2019 yılına böyle bir atmosferde girmek elbette gayet hoş olurdu; azmimiz, bağlılığımız, çalışma arzumuz artardı. Ancak yılın sonuna doğru gündeme gelen konular bir anlamda hevesimizi daha baştan kursağımızda bıraktı, derin bir umutsuzluğa ve karamsarlığa yol açtı. Yıllardır cinayetlerle, baskılarla, katliamlarla, ayrımcılıkla ve en sonunda 2018’de nihayetlenen NSU cinayetleri davasında gördüğümüz gibi hukuk cinayetleriyle örülen hayatımıza 2019’a girmeden NSU 2.0 girdi.
AVUKATA GÖNDERİLEN TEHDİT FAKSI
Medyadan takip ettiğiniz gibi NSU davasının müşteki avukatlarından Seda Başay-Yıldız kendisine gönderilen bir faksla tehdit edildi. Yeteri kadar korkunç olan hadiseyi daha da korkunçlaştıran işin Frankfurt’ta görev yapan bir grup polisle alakalı olmasıydı. Gerçi emniyet beş polisin işten el çektirildiğini açıkladı ama bu insanlarımızın içinin rahatlamasına yetmedi. Çünkü yaşanan sıradan ve istisnai bir tehdit olmayıp, son zamanlarda ard arda tesadüfler neticesi ortaya çıkan emniyet güçleri içindeki ırkçı-aşırı sağ yapılanmaların eylemlerinden sadece birisi idi. Görünen o ki neo-nazi ve ırkçı gruplar toplumda korku ve endişe salarak yabancıları baskı altına alıp ürkütmek ve Almanya’yı terketmeye zorlamak için 9 Türk, 1 Yunan ve 1 Alman polisi katledenlerin misyonunu kaldıkları yerden daha ileri bir seviyeye taşıyarak NSU 2.0 adı altında devam ettirmek kararındadırlar.
Kendisini Avrupa’nın lideri ve dünyadaki demokratik devletler içerisinde ayrı bir yerde gören Almanya için bu yaşananlar felaket ötesi bir durum arz etmektedir. Askeriye içerisinde ortaya çıkarılan darbe peşindeki gruplar, istihbarat örgütlerinin açıkça aşırı sağ ve ırkçı unsurları destekleyen davranışları, polis içerisindeki pervasız yabancı düşmanı yapılanmalar siyasi iradenin tavizkar tutumu ve adalet mekanizması üzerindeki şaibe bulutlarıyla birleşince ortaya beş-on sene önce akla hayale gelmeyecek bir Almanya manzarasıyla karşı karşıya bulunduğumuzu görüyoruz. Ne Almanya böyle bir gidişata uzun süre katlanabilir, ne de böyle bir Almanya’ya katlanmak mümkündür.
Almanya’yı yönetenler hızla önce yabancıları, sonra ülkeyi ve nihayetinde kıta ve dünya barışına tehdit noktasına doğru giden bu sürüklenişe dur diyecek tedbirleri arayıp bulmak zorundadırlar. Sorumlu kişi ve makamlar, 70-80 sene öncesinin ideolojik saçmalıklarıyla büyük ülke olunamayacağını görmeli, tarihteki gibi gelecekte de bunun bedelini çok ağır şekilde ödemek zorunda kalacaklarını bilmelidirler. Almanya kendisini NSU 2.0 benzeri zırvaların pençesine teslim ederse, altından kalkamayacağı yüklerin altına girmiş olacaktır.
ENDİŞE EDEREK YAŞAMAK
Almanya, barış, huzur, sükun, emniyet, dostluk, sevgi, kardeşlik, karşılıklı saygı ve hoşgörü ülkesi olmak zorundadır. Günümüzde bu insani hedefler için gayret gösterenlerin sayısı hızla azalmakta, ülkenin geleceğinden endişe etmek sadece yabancıların bir derdi haline gelmektedir. Sözde vatanlarını sevenler, NSU 2.0 benzeri komploların peşinde ülkeyi yaşanmaz hale getirmek için gayret sarf etmektedirler. Bununla mücadele etmekle görevli emniyet, istihbarat güçlerinin ve askeriyenin işin bu derece içinde oluşu, yabancıların ve dezavantajlı diğer grupların korku ve endişesini arttırmaktadır. Ülkenin geleceğini düşünen sağ duyu sahibi, sorumluluk şuuruna sahip Alman dostlarımız da aynı endişe ve korkuları paylaşmaktadırlar. İnsanları tehlikelerden korumakla görevli emniyet güçlerinin tehlike haline gelmesi kesinlikle kabul edilemez. Acı olan, ülkeyi yönetenlerin bu işleri hala beylik beyanatlar, sonuçsuz soruşturmalar ve eften püften tedbirlerle geçiştirmeye çalışmalarıdır.
Dileğimiz ümitle beklenen anlayış değişikliğinin öncelikle hükümet kademelerinden başlayarak tüm Almanya’yı sarmasıdır. Bununla kazanan öncelikle Almanya olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılınızın barış ve huzurla dolu bir yıl olmasını temenni ediyorum.