HAYAT VADELER ve VEDALAR YOLUDUR

Öztürk’ün Mart 1998 sayısında yazılarına başlayan Ozan Yusuf Polatoğlu “Şiir Sohbetleri” köşesiyle 20 sene bizimle oldu. Türk halk edebiyatının Avrupa’daki güçlü sesi ve kalemi olan Ozan Yusuf Polatoğlu, bu sayımızda “HAYAT VADELER ve VEDALAR YOLUDUR” başlığını taşıyan yazısıyla veda ediyor.

“İçimiz hep bir hoşça kal ülkesi”

(Cahit zarifoğlu)

Ozan Yusuf Polatoğlu
Ozan Yusuf Polatoğlu

Öztürk okuyucuları ile sohbet ve muhabbet çizgimizi düşünürken uzun yıllara dayalı ortak bir paylaşımın varlığını görüyoruz. Hatta 1900’lü yıllardan 2000’li yıllara, ta bugüne bağlanan bir bağlantı söz konusu. Dilimizde “Zaman su gibi akıyor” diye bir deyimimiz vardır. Hayatın akışına isabetli bir misal olması bakımından söylenmiş bir sözdür bu. Zahiri bir bakışla suyun hızlı hareket halinde olduğunu görürüz. An’ı yaşarken zamanın sanki geçmediği, durduğu  bir düşünceye kapılırız. Fakat “gün”den “dün”e doğru bakınca zamanın su gibi akıp geçen bir hız olduğunu anlarız.

Dolayısıyla zaman zaman bu akışı fark eder ve dikkatlere sunarız. Ta seksenli senelerde zamanın akışını şiire dökmüşüz ve vakti vaktine paylaşmışız:

Geride bıraktık kaçıncı yazı

Özlem ateşiyle yakıyor yıllar

Gurbetten bir parça eylemiş bizi

Renk renk, nakış nakış dokuyor yıllar..

 

Elbet bir başkaydı Fırat’ın suyu

Hiç de aynı değil Elbe’nin huyu

Bir dem Dicle boyu, bir dem Ren boyu

Sularla beraber akıyor yıllar…

 

Köln’ü ben Konya’ya benzetemedim

Kurduğum dünyayı bezetemedim

Beş dedim, on dedim düzeltemedim

Bildiği tarafa çekiyor yıllar…

 

Şişkinlik büyürken cüzdanımızda

Çürüme artıyor insanımızda

Binalar yaparken bir yanımızda

Öbür  yanımızı yıkıyor yıllar…

 

Göğe dayansa da hasretten direk

„Vuslat“ diyip avunmaya ne gerek

Ha bu sefer, ha şu sefer diyerek

Bir başka yıllara çıkıyor yıllar..

 

O zamanki görüş başka görüştü

Gelip, dönmek.. niyet birkaç kuruştu

İlk gelenler torunlara karıştı

Üçüncü nesili okuyor yıllar..

 

POLATOĞLU, alıcıyız galiba

Yeni mekân bulucuyuz galiba

Bu gidişle kalıcıyız galiba

Almanya’ya çivi çakıyor yıllar..

Yıllar şiirlere renk verirken, zaman ve su misal olarak dillerde terennüm edildi. Ren ve Elbe’ye Sen ve Maın ırmaklarının çağlayışı da katıldı.

Sen kıyısında Ren kıyısında

Durgun Maın’da, Elbe suyunda

Akıyor Yıllar

Gelecek yıllara bakıyor yıllar

nakaratıyla sazımızda yeni türküler oluştu.

Sohbet yazıları muhabbetin kalem sesleriydi. Uzun yıllar yüzlerce makale ile Öztürk sayfalarında bir söz bağı gerçekleşti aramızda. Yani zaman zaman göçmenlik hayatımızın yankılarını gördük yazılarımızda. Daha çok da  Anadolu edebiyatının güzelliklerinin rengi düştü sohbet köşemize.

Bu uzun sohbet paylaşımını şimdilik yeterli görmek kararı içimde oluşurken, yazıya düşen nice nice şiirlerin yankısının aramızda bir hatıra bağı olarak kalacağını düşünüyorum. Türk edebiyatının demirbaş şairleri güzel şiirleriyle konulara yön verdiler. Bu veciz mısralar hem şiir zevki olarak hem bilgi olarak hafızamızda yerini alacaktır.

Böylesine değer mesabesindeki edebiyat ürünleri, zihnimizdeki varlığını sürdürecektir. Arşivimizde kayda geçmiş değerler olarak kalacaktır. Kültür köprüsü yakın bir yoldur hep; veda ve ayrılık şeklinde düşünmemek gerekir. Zira Mevlana’nın dediği gibi, “Vedalar gözüyle sevenler içindir, çünkü gönülden sevenler ayrılmazlar.”

Edebiyatımızı kuyumcu terazisinde tartarcasına sizlere nice güzel şiirler, şiir bölümleri taşıdık. Öztürk Gazetesindeki sohbet yazılarımızı burada bağlarken, Halil Karabulut’un güzel bir şiiriyle nokta koymak da anlamlı olacaktır:

İş işten geçti de olduk farkında

Meğer yaşamak da bir sanat imiş..

Ezildik büzüldük felek çarkında

İş, uzun emelden feragat imiş

Hayat yollarında hızlı yürüdük

Yağmurda ıslandık  günde kuruduk

Yitirdik sağlığı çöktük çürüdük

Sağlık ele geçmez saltanat imiş..

 

Hayal denizine gemiler saldık

Kara kaygılarla uykusuz kaldık

Dünya varlığından sanki ne aldık

İşin başı sabır kanaat imiş…

 

Çok imiş hayatın özellikleri

Bakmış görmemişiz güzellikleri

Biz mekân tutmuşuz gazellikleri

Sevip sevilenler bermurat imiş

 

HALİL,  gam kederi silmek gerekmiş

Kuru ekmek yiyip gülmek gerekmiş

Dakkanın kıymetin bilmek gerekmiş

Ömür bir sınırlı seyahat imiş