Bir taşınma daha başarı ile sona erdi. Şimdi dağılanlanları yerleştirme, onlara bundan sonra duracakları, yıllanacakları yerleri bulma zamanı.
Kaybedecek zaman yok ! Toparlanıp, yerleşip yola devam etmek lazım. Kazanılacak zamanlar beni bekliyor.
Taşınma ile beraber ne kadar albüm, resim, birgün lazım olur diye sakladıklarım varsa hepsi ortaya döküldü. Zaman içinde yolculuk oldu. Kimisi ile neşelendim, kimisi ile hüzünlendim. Geride bıraktığım yılların bir muhasebesini yaptım.
Ünlü edebiyatcımız Ahmet Hamdi Tanpınar: „Hayatımın yarısı telafisi imkânsız hatalar yapmakla, diğer yarısı da buna pişman olmakla geçiyor“
Bu satırlar benim hayatımı o kadar güzel özetliyor ki ! Ben hayata karşı hep aceleciyim. 18 yaşında ilk aşk, ilk sevda ve acele bir karar sonucu ortaya çıkan evlilik. Ver elini Kanada. Buzlar ülkesi! Tanrının bana altın sepette sunduğu bu şansı o zaman ki kafayla takdir edemiyorum. Aklım fikrim memlekette. Bir yandan evliliğe, diğer yandan yabancı bir memlekete alışma çalışmaları. Sabır denilen şeyi tanrı benden esirgemiş maalesef. Bir sene ancak dayanıyorum. Anamın çorbası, memleketin havası, suyu.. Beni kimse tutamaz. Hayatımın hatası olarak adlandırdığım adımı atıyor ve tası tarağı toplayıp baba ocağına dönüyorum.
Devamında yine acele bir karar. Hiç bir fikirin, tavsiyenin beni durduramadığı bir karara, bir evliliğe daha imza atıyorum. Don Kişot ruhu hakim bünyeye. Hep devlerle, yeldeğirmenleri ile savaşıyorum. Herkes haksız, herkes bana ve kararlarıma karşı. Bir ben doğruyum. Yine hayal kırıklıkları ile sonuçlanan bir hayat denemesi. Bu yanlış karar, bir doğru kararı doğuruyor ve ben anne oluyorum. Artık hayat yolculuğu iki kişi olarak devam edecek.
İŞ MUTSUZUYUM
Evliliklere bir süre ara veriyorum. Artık çalışma zamanı. Meslek hayatı da çok hareketli. Gün aşırı iş değiştiriyorum. Üzümün çöpü, armudun sapı.. İş beğenemiyorum. İster kamu kuruluşu olsun, ister özel şirket, ister tipik bir aile şirketi fark etmiyor. İş Mutsuzluğu. Aynı tansiyon gibi bu da bir hastalık diyor uzmanlar. Denemediğim sektör kalmıyor. Mükemmeliyetçi ruhum her işin en iyisini, en güzelini, en alasını almaya şartlanmış. Beklentilerimi bulamayınca, başlıyor yeni bir arayış. Seviyorum bu özgür görünümlü ruh halimi. Aradığını bulana kadar arayışa devam. Aranan kan nihayet bulunuyor ve ben emekli olana kadar aynı iş yerinde çalışmayı başarıyorum. Malum Türkiyede emeklilik denen şey 40’lı yaşlara denk geliyor. Şirket içi bir reorganizyon emeklilik kararımı hızlandırmama sebep oluyor ve 45 yaşında emekli oluyorum. Mayıs ayına denk gelen bu karar ile Kuşadasına taşınıyor, hiç bir şey yapmamanın keyfi ile dolu bir yaz yaşıyorum. Yaz bitimi başlar ruhda bir arayış. Boş duramamak da bir sorun. Herkesin emeklilik hayalidir. Küçük bir sahil kasabası, minik bir cafe.. ‘Lüküs hayat, lüküs hayat, bak keyfine, yan gel de yat.‘. Gastronomi sektörünü de el attım. Eksik kalmadı !
KIYIYI KAYBETMEYİ GÖZE ALAMAYANLAR!
Hayat bana hergün ayrı bir senaryo sundu yaşanacak. Ama ben hayattan hiç korkmadım. Her gün yeni bir ben keşfettim. Hayal kırıklıkları ile biten işler, eşler, ayrılıklar beni hayata küstürmedi. Bitenlerle vedalaştım, yenilere yer açtım.
„Kıyıyı kaybetmeyi göze alamayan, yeni okyanuslar keşfedemez“ Her yeni okyanus keşfi beni heyecanlardı, yeniledi.
HAYAT ALIN YAZILI BİR FİLMDİR
İyi ki hayat demek, mücadele demek. Herkesin kendine göre bir savaşı var. Sizce sorunlarımız olmasaydı tek düze bir hayat yaşasaydık güzel olur muydu? Sorunlar dalga, dalga geliyor, çözüp hayat yoluna devam ediyoruz. İşte mutluluk bu ! Her sorundan sonra derin bir nefes, bunu da atlattım, onardım diye şükür ve yola devam.
Yolun yarısını geride bırakalı epey olmasına rağmen hergün yeni yepyeni hayaller kuruyorum. Hayatın bana sunduklarına şükürler olsun.
Hedef 90 yaşı tutturmak ve o zamana kadar da bu köşede sizlerle hayatı paylaşmak.