Bugün, yine o gün…
Kafayı farklı çalıştıran, zoru başaran, vazgeçmeyen, her gün bir kat çıkarak, hayatı yeniden inşa eden kadınları yazma günüm.
Yine farklı bir kadınla huzurlarınızdayım: Adı Dilek Doğan Alagöz.
Frauennotruf Bielefeld e.V. derneğinde Taciz ve Tecavüzde
Kadιn Yardım Danışma Bürosunda Diplom Pedagog olarak görev yapıyor. Uzmanlık alanı:
Cinsel Şiddet !
Frauennotruf Bielefeld cinsel şiddete maruz kalmış kadınların, gerek telefonda, gerekse kişisel görüşmeler ile profesyonel danışmanlardan psikolojik, hukuki ve tıbbi destek aldıkları bir yer. Danışmalar gizlilik prensibi içinde ve ücretsiz olarak gerçekleştiriliyor.
İşini müthiş bir tutkuyla yapıyor ve anlatıyor;
“Kιzını dövmeyen dizini döver’, ‘kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin’, ‘beyaz gelinlikle çıktığın eve ancak, kefenle dönersin’, ‘kocandır, sever de döver de’, ‘iyi günde kocandı da, şimdi mi kötü oldu’, ‘dayak cennetten çıkmadır’ söylemleri ve anlayışları, şiddetin toplumsal zihniyette ne kadar etkin olduğunu göstermektedir.
Araştırmalara göre kadınların yüzde 36’sı eşi ya da birlikte olduğu erkeğin fiziksel, yüzde 12’si de cinsel şiddete maruz kalιyor . Erkek şiddetiyle mücadele eden kadınların ortak hikȃyesi: “Kadının gerçekten hȃlȃ adı yok!”
Dilek Alagöz-Doğan söze şu cümlelerle başlıyor; „Çocukluğum, gençliğim boyunca yaşadıklarım bana paha biçilmez deneyimler sağladı. Bende deneyimlediklerimi başkaları ile de paylaşayım fikirinden yola çıkarak bu mesleği seçtim.“
Esin Erel-Nicoara
——————————————————————-
Siz kimsiniz?
1973 Almanya doğumluyum. İki çoçuklu bir ailenin en büyük kızıyım. Evliyim ve bir oğlum var.
Hikȃye nasıl başlıyor?
Hayat maceram 2 yaşında ailemin boşanma kararı alması ile başlıyor. Annem ve babamla yollarımız burada ayrılıyor. Kız kardeşim ve ben başka bir yöne doğru yola çıkıyoruz. Artık annemiz de yok, babamız da. Varımız, yoğumuz babaannemiz oldu. Sahiplenici mükemmeliyetçi bir insandı. Beni gerçekten çok iyi yetiştirdi. Küçük yaşlarda bir tarafım hep hem annemin hem babamın yokluğunu hissetti.
Aile fotoğramız bile yok !
Herkesin mutlaka bir aile fotoğrafı vardır. Benim yok !!. Sahi, benim annem, babam kimdi? Annem güçlü ama kadersiz bir kadın olarak hep hayallerimde kaldı. Onu hiç tanıyamadım. Yaşadıklarımız ve yaşayamadıklarımız da suçlu kim diye sorgulamak istedim zaman zaman. Sonra vazgeçtim. Bulduklarım sonucu değiştirmeyecekti…
Kalbimde ki dinmeyen hasret…
Babannem yaşlandı ve iki genç kızın sorumluluğunu artık taşıyamaz oldu. İşte o zaman babam bizi yeniden yanına almak için bir girişimde bulundu. Kalbimdeki dinmeyen hasret bitiyor muydu? 15 yaşındaydım. Heyecanlıydım. Babam ikinci evliliğini yapmıştı. Bunu kötü bir şey olarak algılamadım. Hiçbir önyargıyla yetiştirilmedim. Evlilik gibi boşanmak da bu hayatın parçasıydı, buna inandım. Yeniden birbirimizi anlayacağımızı, yine ve yeniden bir aile olabileceğimize inandım. Ufacık bir ihtimal bile olsa buna tutundum. Babamın çocuğu ile büyüyecektim. O bana kardeş, ben ona abla olacaktım.
Sizin hiç babanız öldü mü?
Almanya` ya dönünce babamla aramızda yepyeni bir köprü kurmayı başarmıştık. Ama bu köprünün temelleri yoktu ! Sağlam değildi. 13 yıllık ayrılığı hiç bir köprü birleştiremiyordu. En ufak bir rüzgâr, bazen bir hatalı söz, bir yanlış davranış yetiyordu sallanmasına. Ama herşeye rağmen bu köprünün varlığı gelecekte bir gün birbirimizi daha iyi anlayabileceğimize dair bir umut beslememe neden oluyordu. Ve bir gün o ihtimal ellerimden kayıp gitti. Cemal Süreya „Sizin hiç babanız öldü mü?“ demiş bir şiirinde. Benim iki kere öldü. Bir, küçükken beni bıraktığında, bir de tam onu yeniden bulmuş, birbirimizi yine ve yeniden keşfetmeye başlamışken…
Artık benim benden başka kimsem yok…
Ölümlü dünya !! Babamla yollarımız bir kez daha ve ebediyen ayrılınca, benim de benden başka kimsem yoktu artık.. Ne kardeş, ne ana, ne baba.. Zaferlerimle, bozgunlarımla hayat ve ben başbaşa kalmıştık. Üniversite çağları gelmişti. Cocukluk hayallerimde kimya üzerine bir alanda okumak vardı. İçimden bir ses, bu örgü yumağı gibi dolanmış aile yapısının içinden ancak bu konuda eğitim alırsan, yaralarını nasıl saracağını öğrenirsen, korkmadan, yılmadan ayakta kalabilirsin dedi. Düşüncelerime sarılıp, seyire başladım.
Her başarılı kadının arkasında kendisi vardır.
„Uzmanlιk alanιmla ilgili bir sürü başarılı proje ortaya çıkardım“ diyen Alagöz, aldığı ödülleri sıraladı:
EigenSinn Derneği ile iki ayrı dilde yaptιğιm çocuk cinsel istismarιnιn önlenmesi konseptli enterkültürel proje 3 ayrι ödüle lȃyιk görüldü.
2007 yιlιnda Paritätische Bielefeld kooperasyon birincilik ödülü,
2010 yιlιnda Bielefeld entegre ikincilik ödülü,
2012 yιlιnda Bielefeld Stadtmagazin Jübilesi birincilik ödülü.
2014 yιlιnda Stockmeier Vakfι Bielefeld Entegre ödülü.
Stockmeier Vakfι Bielefeld Entegre ödülü, Bielefeld kentine dünyanın değişik kıtalarından göç etmiş, kendilerini zor şartlar altında toplumda kabul ettirmiş, fahri, mesleki, sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında faaliyet gösteren, diğer genç göçmenlere örnek olabilecek kişilere verilir.
İnsanın kendine yolculuğu bir ömür. Daha neler yaşanacak, yaşayıp göreceğim.