Senelerdir Almanya´da bir tartışma yaşanıyor. İslam Almanya´nın bir parçası mı değil mi? 2006´da Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble İslam´ın Almanya´nın ve Avrupa´nın bir parçası olduğunu söylediğinde fazla dikkate alınmamıştı. 2010´da eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff da aynısını, yani İslam´ın Almanya´nın bir parçası olduğunu ifade etmişti, ama bu sefer büyük bir tartışma başlamıştı. Hatta sırf bu cümle yüzünden Wulff istifa ettirildi diyenler var. Nitekim kendisinden sonraki Cumhurbaşkanı Joachim Gauck 2012´de İslam´ın değil fakat Almanya´da yaşayan müslümanların Almanya´nın bir parçası olduğunu beyan etmişti. Dolayısıyla tartışma tarihsel ve sosyolojik boyutuyla değil, siyasi ve polemik bir şekil almaya başlamıştı. Hem tarihsel olarak hem de sosyolojik olarak Avrupa´da İslam´ın tarihine, bilhassa Almanya´da İslam´ın tarihçesine baktığımızda, zannedildiği gibi ´misafir işciler´ alımıyla başlayan bir tarihden bahsetmiyoruz. Müslümanlar´ın Avrupa seferi çok daha öncelerden başlıyor. Bu tarihçeyi üç bölüme ayırmak mümkün. Birinci dönem: Peygamber Efendimizin vefatından hemen sonra 7. yy.´da İslam´ın yaygınlaşmasıyla başlayan dönem. İkinci dönem: 16. yy.´da savaşlarla başlayan dönem. Üçüncü dönem: 2. Dünya Savaşından sonraki ´misafir işcilerle´ başlayan dönem. 1. DÖNEM: Peygamber Efendimiz Miladi 632 senesinde vefat etti. Peygamber Efendimiz vefat etmeden az evvel, özellikle vefat ettikten sonra İslam´ın mesajı tüm kıtalara yayıldı. Yaklaşık 800 sene Avrupa´da müslümanlar varlıklarını sürdürdüler. 711´den 1492´ye kadar Endülüs´de kültür, sanat, bilim, tarih, ilim üretildi. Bugün kullanılan bir çok teknolojinin ve bilginin temelleri o dönemde atıldı. Endülüs döneminden sonra İslam ve Avrupa arasında büyük bir kopukluk yaşandı, fakat irtibatlar tamamen kopmadı. 2. DÖNEM: Birinci dönemin bitmesinden kısa süre sonra ikinci dönem başladı. 1529´da ilk Viyana Kuşatmasından sonra bazı müslüman esirler Berlin´e getirildiler. 1683 senesinde, İkinci Kuşatmada yak-laşık 1245 müslüman esir Münih şehrine getirildi. 1699´da Karlofça Antlaşmasından sonra barış dönemi başladı. Bazı müslüman esirler alman topraklarında kaldılar ve hatta daha sonra orada gömüldüler. Bugün hale bu mezarlardan bazıları mevcuttur. Yabancı topraklara gittiklerinde orada gömülmek iste-yen, mezar taşlarının da İslam´ı hatırlatmasını isteyen sahabeler gibi. Alman topraklarında kalan bazı esirler yaşadıkları kültüre uyum sağladılar, bazıları da kendi kimliklerini bırakıp asimile oldular. Örneğin 1685´de bir savaş sonrası esir olarak alınan Osmanlı Mehmet asimile edildikten sonra Ludwig Maximilian Mehmet von Königstreu ismini aldı. Mehmet´in oğullarından birisi 1746´da Hannover´de ilk mason localarından birinin kurucusudur. Yine Hannover´de yaşayan Türk Ali 18. yy.´da Georg Wilhelm ismini alarak orduda önemli görevler aldı. Alman topraklarında serbestçe yaşama imkanı bulan müslümanlar devlet tarafından da kabullenilmeye başladı. 1731´de Kurland Beyi, Kral Friedrich Wilhelm I.´ye ordusu için 20 tane ´türk´ askeri hediye etti (O zamanları müslümanların hepsine türk deniliyordu, nereden gelirlerse gelsinler). Bundan dolayı 1732´de Potsdam´da ordu´da bir mescid açıldı. 1739´da uzun boylu müslüman tatarlar Potsdam´a geldiler. Bunlar da yine Kral Friedrich Wilhelm I.´nin altında orduya katıldılar. Kral kendilerine bir mescit tayin etti ve aralarından birini imam olarak görevlendirdi. Kral Friedrich Wilhelm I.´nin oğlu Büyük Friedrich 1740´da bir mektubunda, eğer türkler ülkelerine gelirse, kendilerine camiler yapacağını, tüm dinlerin eşit ve iyi olduğunu yazıyor. Padişah 3. Murat 16. yy.´lda ingiliz Kraliçesi Elizabeth I.´ye benzer bir mektup yazıyor ve Osmanlı İmparatorluğunun tüm insanlara, dinlere, ırklara açık olduğunu belirtiyor. Büyük Friedrich´in emri altında yaklaşık 1500 müslüman boşnaklı süvari Schlesisch Savaşlarına (1740-1763) katılıyorlar. Savaş bittikten sonra bu süvariler halen alman topraklarında orduda kalıyorlar ve Doğu Prusya´da görevlendiriliyorlar. 19. yy.´ın başlarında görev değişikliği yapılarak mızraklı süvariler grubuna dahil edildiler ve daha sonra 1919´da ordudan ayrıldılar. Yani neredeyse 180 sene alman ordusunda görev yaptılar. Prusya ve Bab-ı Ali arasında bu nedenlerden dolayı sıkı bir iletişim vardı. Bu dönemde farklı antlaşmalar yapıldı, örneğin 1761´de Dostuluk ve Ticaret antlaşması imzalandı.