„Bir Dilek Yetmez“ konferansı ayakta alkışlandı

Anlatmaya devam ediyor Dilek öğretmen “Evet köy okulları yaşatılsın istiyoruz. Köyde devletin bayrağının dalgalandığı yere okul diyoruz. Bir köyde okulun kapatılması ne demek? Bir daha o köyde milli bayram kutlanmaması, bayrak töreninin yapılmaması ve İstiklal Marşı’nın okunmaması demek. Köyde bir öğretmenin olmaması ne demek? Köyde bir rehber birleştirici bir gücün olmaması demek”.

Dilek Livaneli'nin alkışlanan konferansı

BIELEFELD (Öztürk)

Eğitimin Nobeli’ne aday gösterilen ve Dünya’nın En İyi Öğretmenleri listesine adını yazdıran Dilek Livaneli, Bielefeld Şehir Kütüphanesi salonunda “Bir Dilek Yetmez” programını yaptı. Orhan Gül ve Birol Keskin tarafından organize edilen, Nagihan Aydın ve Eylem Uluyol katkı sunduğu programa yaklaşık 200 kişi katıldı.

KUMKÖY İLKOKULU’NA GİDİŞ

Bielefeld Belediye Meclisi Üyesi Birol Keskin tarafından o bir “Cumhuriyet Kadını” diye sahneye davet edilen Dilek Livaneli, hiç vakit kaybetmeden konuşmaya başladı. Konuşmasına kısa hikayesini anlatarak başlayan Dilek Livaneli, “Kumköy’deki okula gittiğim ilk sabah, dolmuşa bindim. Dolmuş dolmadan hareket etmedi. Bekle babam bekle. İnsanlar benim heyecanımı nerden bilsin? Neyse yarım saat sonra hareket ettik, yol boyu farklı köylerden geçtik, yol boyu insanlar iniyor biniyor dolmuşa. Köylülerin kendi aralarında konuşmaları da farklı, sert tatlı tartışmalar oluyor aralarında, üç çocuğu ile bir koltuğa oturanlar… Aklımda deli sorular ile görev aldığım okuluma seyyahat ediyoruz. Derken yaklaştığımı fark ettik, “Kumköy İlkokulu’nda inecek var” dedim. Ve ben dolmuştan inmeden patır patır sorular gelmeye başladı, “Öğretmen misin yeni mi atandın?” diyenlere gülümsemeyle cevap verdim.

NEREDEN BAŞLAYACAKTIM?

Dilek öğretmen öyle anlatıyordu ki, zaman zaman arada sesli görüntü de veriyordu ve salon pür dikkat kesilmiş dinliyordu: ”Nereden Başlayacaktım? okulun fiziksel ortamı beni rahatsız etmişti. Okulun boyaları kabuk kabuk dökülüyordu, çatı desen rüzgardan kiremitler çatır çatır uçup yere düşüyordu, tuvalete gitmeye ben bile korkuyordum, çocuklar nasıl gideceklerdi ki? İçerde ders yaparken aklım hep dışarda kalacaktı biliyorum. Bir de olmayan Atatürk büstü ve yamuk duran bayrak direği.”

KÖYLERDE OKULUN OLMAMASI, MİLLİ BAYRAMLARININ KUTLANMAMASI DEMEK

Anlatmaya devam ediyor Dilek öğretmen “Evet köy okulları yaşatılsın istiyoruz. Köyde devletin bayrağının dalgalandığı yere okul diyoruz. Bir köyde okulun kapatılması ne demek? Bir daha o köyde milli bayram kutlanmaması, bayrak töreninin yapılmaması ve İstiklal Marşı’nın okunmaması demek. Köyde bir öğretmenin olmaması ne demek? Köyde bir rehber birleştirici bir gücün olmaması demek”.

ÖĞRENCİLER VE KÖY KADINLARI İLKLERİ YAŞIYOR

Dilek öğretmen okulun eksiklerini tesbit edince yola koyuluyor. Önce muhtar ile konuşuyor, sonra okula 200 metre uzakdaki Cami imamı ile ve nihayet köylüler ile konuşuyor. Eksikleri tek tek anlatıyor ve yardım istiyor. Yardım için kapı kapı dolaşıyor, topladığı paralarla da eksikler gideriliyor. Okulun içi, dışı, tuvaleti, sınıflar ve her taraf gözden geçiriliyor ve pırıl pırıl oluyor. Okulda yapılan her yenilik fotoğraflanıyor, eski ve yeni haliyle okulda yaptık-ları panoya yapıştırılıyor. Bu arada bayrak direği değiştiriliyor, Atatürk püstü yerine konuluyor. Atatürk püstünü okulun önünde gören öğrenciler, “Öğretmenim bunu burada bırakmayalım, çalarlar” demişler. Dilek öğretmen de, “Niye çalsınlar, o bizim ortak değerimiz” diye cevap vermiş. Bu ayrıntıyı gülümseyerek anlatıyor.

İLK DURAK ANITKABİR

Okulun ihtiyaçları bitmişti ama daha yapılacak çok şey vardı. Çocukların sosyalleşmesi ve köylü kadınlar. Köylüler ile iletişimi geliştiren Dilek öğretmen, kafasına koyduğunu icraata geçirmek için harekete geçiyordu. Okulda kişisel gelişmeyi sağlamak için tiyatro kurmuştu, milli bayramları kutlamak için çocukları hazırlamıştı, çocukları deniz ile tanıştırmıştı, toplu olarak sinemaya gitmişlerdi, en önemlisi Anadolu Jet’in katkısıyla önce Ankara sonra İstanbul’a uçmuşlardı. Ankara’ya indiklerinde ilk durak Anıtkabir olmuştu, İstanbul’da ise tarihi mekanlar. Çocuklar Samsun’a 70 km uzaklıkdaki bir köyde yaşıyorlardı ama öğretmenleri sayesinde her türlü imkanı buluyorlardı. Sadece öğrenciler mi? hayır köyün kadınları da çok şeyler öğreniyor. Okuma yazma bilmeyenler okuma yazma öğreniyor, ilk defa onlarda uçağa biniyor, İstanbul ve Ankara’ya gidiyorlar. Hatta “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” kutluyorlar köyde.

TRT VE MODERN ÇALIKUŞU

Dilek öğretmen bütün bunları bir solukta anlattı. Yaptıkları çalışmalar duyuldukca okula ilgi artmış, ziyaret edenler çoğalmış, müfettişler gelmiş, bürokratlar gelmiş, milletvekilleri gelmiş, vali gelmiş. Derken TRT gelmiş. “Modern Çalıkuşu” başlığı ile röportaj yapmışlar. Dilek öğretmen de bütün yaşadıklarını TRT’ye anlattığı gibi “Bir Dilek Yetmez” adlı kitabında da toplamış. Tam 395 sayfa. 2009 tarihinde başlayan bu mücadele hala devam ettiğini söyleyerek programını bitirdi.

· Adnan ÖZTÜRK

Konferanstan kareler: