Bu günleri duysak masal derdik

Saadet Karahan
Saadet-Karahan      saadet.karahan@web.de

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde eski günlerde, yaşayıp giden samimi mi samimi bir insanlık varmış.

Kendi halinde yaşayıp giderken, günün birinde belki yerden, belki gökten nereden geldiği bilinmez, insanı sahip olmak için cezbeden yenilikleri, imkanlarıyla bizlere sunulmuş kocaman bir hediye paketi gibi internet çıka gelmiş.

Evet…
İnternetle tanışmamız hepimizin aşağı yukarı böyledir. Eee haksız da değiliz hani, tek tuşla işimizi kolaylaştırıp çok fazla emek harcamadan istediğimiz bilgiye ulaşıyoruz.
Peki sonra…

Sonrası malum bizi içten içe üretmeyen, değer bilemeyen, yavaş yavaş duygu dünyasından arındırıp, hislerimizi dışarıya yansıtamayan birileri yapıp çıkıyor.
Üretmiyoruz çünkü; bir iki tuşla bütün bilgiler elimizde,
Değer bilmiyoruz çünkü; emek harcamadığımız birşeyin kıymeti özümüzde olmaz, Duygularımızdan arınıyoruz çünkü; telefon yada bilgisayar başındayken onun dünyasının içine girip dış dünyayla iletişimi kesiyoruz. Sohbet, tebessüm hatta mimiklerimiz bile yok oluyor aslında. Bakın sokakta yürürken insanların yüzlerine yanımızdan geçip giderken sanki dış dünyadan izole edilmiş gibi görmüyorlar bile kimseyi.
Gençlerimizde ki durumsa biraz daha ileri boyutta sanırım. Çünkü onlar, gençlik yıllarının çoğunu sosyal medyada yada oradan gelecek beğeni ve dış görünüşde mükemmelcilik gibi kavramlar üzerine kurarak egolarını tatmin ediyorlar. Ve bu kavramların bir getirisi olan ben merkezci, görsellikte mükemmel olmaya kurgulanmış, yüzeysel bir hayatıda beraberinde yaşıyorlar.

Neticede gerçek dünyada ikamet edip, fakat sosyal medyada kendi kurguladıkları dünyada yaşayıp giden, ancak bu ikisi arasındaki farkı gün olup anladığında mutsuz, tatminsiz olan bir gençlik kitlesi yetişiyor aslında.

KULAKTAN DEĞİL GÖZDEN TERBİYE OLUR…

Çoçuklarımızsa bu durumdan kulaktan değil, gözden eğitilir sözü nedeniyle olumsuzluk olarak istesekte istemesekte nasibini alıyorlar. Yani atalarında dediği gibi küçük kalkıyor ve büyüğe bakıyor…

Ve onlar fiziksel ve zihinsel gelişim sürecinde oldukları zaman diliminde ellerinde telefon, önlerinde bilimum internet oyunları, bedenleri oldukları yerde dururken beyne ise; algılaması için bir sürü görsel görüntü, ses, v.s. veriliyor.
Tamam güzel beyin algılamak için çalışmış oluyorda;
Birincisi yaşının alabileceği kapasiteden fazla bilgi yükleme yapmak zorunda kalıyor artı bizler yanında oturup neler izleyip öğrendiğini takip edebiliyor muyuz?

İkincisi uzmanlarında dediği gibi fiziksel ve zihinsel gelişim çocuklarda birbiriyle doğru orantılı olarak ilerlemesi gerekir, eğer doğru orantı sağlanamazsa vücut kısa devre yapar. Bunun sonucu olarak dikkat eksikliği, konsantre bozukluğu, derslere ilginin azalmasından dolayı motivasyon eksikliği, internet başında geçen zaman yüzünden dış dünyayla iletişimi çok olmadığı için sosyal fobi, oturmaktan bedensel aktivitelerini gerçekleştiremediği için hiperaktivite yada obezite gibi karakter oluşumunu olumsuz etkileyecek problemleri beraberinde getirebilir.

Hepten yasaklamaksa çözüm değil çözümsüzlük olabilir. Çünkü internetin hayatımızda var oluşunu, hayatımızı kolaylaştırdığını fakat bunun yanında birçok olumsuzluğu da beraberinde getirdiği gerçeğini özümsemek gerekiyor sanırım.
Bu nedenle biz onu yönetip, kontrolü elden bırakmadan istediğimizi alıp çıkabilmeliyiz.
Ebeveynler olarak; çocuklarımıza belli dakika aralığında bizim gözetimimiz altında eğitici yönü fazla olan çizgi filmler, programlar izletebiliriz.

Gençlerimizin ise yaşlarına inerek onlarla diyaloğu arttırıp, gerek baş başa, gerekse bir kaç seferde olsa arkadaşlarıyla bulunduğu ortamlara girip ona zaman ayırarak özel olduğunu hissettirip kaliteli vakit geçirerek iç dünyalarında neler olup bittiğini anlayabiliriz.
Sanırım bu dünyada bizim ve çevremizi mutlu, huzurlu birey yapabilecek unsurlar bedava. Mesela; zaman, koşulsuz sevgi, samimiyet, içten bir tebessüm gibi..
Zaten önceliğimiz evlatlarımız, ailemiz olduğu için değişimi kendimizde yapıp onlara yansıtabiliriz. Çünkü mutluluk insanın iç huzuruyla başlar. Eğer içimiz huzurluysa bir yıldız gibi etrafımıza ışık yayarız.

Hepimizin iç huzurunun her zaman ışık yayması dileğimle..