Dilek Irmak ilk kıtabında Annesini anlattı

“Anne, bu kitap senin için. Gizlice döktüğün her gözyaşı için. Yaptığın her fedakârlık için. Biz huzurla uyuyabilelim diye uykusuz kaldığın her gece için” yazıldı diyor Dilek Irmak.

Dilek Irmak Öztürk onjektifinde.

BI-BRACKWEDE (Öztürk)

BI-Brackwede’deki Südschule İlköğretim Okulu’nun müdürüyesi Dilek Irmak, ilk kitabında annesi Zahide Kartal’ı kaleme aldı. Kitap Almanca ve Türkçe olarak hazırlandı ve baskı için yayın evleriyle görüşülüyor.

2025 senesi içinde kitabı okurlar ile buluşturacağını söyleyen Dilek Irmak, tam 77 başlık ile konuyu anlatmış. Yaklaşık 250 sayfa olan kitabın önsözünden bir kaç pragraf:

“Bu kitap annemin hikâyesidir. Genç yaşta memleketini bırakıp yabancı bir ülkede yeni bir hayat kurmaya çalışan bir kadının hikâyesi
Bu kitap; Anadolu’nun küçük bir köyünde, tarlalar, kurak topraklar ve uzun bir yolun sonunda duran küçük yeşil bir kerpiç evin arasında büyüyen bir kız çocuğunun hikâyesidir. Babasının ölümü çocukluğunu elinden aldığında, annesi – tüm sevgisine rağmen – onu geniş dünyaya göndermek zorunda kaldığında, çok erken yaşta sorumluluk almak zorunda kalan bir kız çocuğu…

BU DÜNYADA ONU YALNIZLIK, DİL ENGELİ, SOĞUK ÇATI KATI VE ZOR ŞARTLARDA ÇALIŞMA HAYATI BEKLİYORDU
O zamanlar annem neredeyse bir çocuktu, sadece 15 yaşındaydı, ama içinde kaderine meydan okuma kararlılığı yanıyordu, saf masumiyetine rağmen. Birden kendini başkaları tarafından alınmış kararların içinde buldu: Almanya’ya misafir işçi olarak gitmek, bilinmeze, bildiği her şeyden çok farklı bir dünyaya. Bu yeni dünyada onu yalnızlık, dil engelleri, soğuk çatı katı odaları ve zorlu bir çalışma hayatı bekliyordu.
Bu kitap, anneme ve sessizce mücadele eden, duvarları yıkan ve asla pes etmeyen tüm güçlü kadınlara bir aşk mektubudur. Bu, onların hikâyesini unutulmadan önce kaydetme çabasıdır, böylece gelecek nesiller, bugün üzerinde yürüdüğümüz köprülerin ne büyük bedellerle inşa edildiğini bilebilirler. Bu, kimsenin görmediği bir mücadeleydi; sessiz gözyaşları ve boş odalarda verilen bir savaş. Ama annem tüm bunları, bugün hayranlıkla baktığım bir güçle taşıdı.

Peki, neden bu hikâyeyi kendi deneyimlerim değilken birinci tekil şahısla anlatıyorum? Çünkü bu hikâye aynı zamanda benim de hikâyem. Ben, o güçlü kadının kızıyım.

Onu memleketinden uzaklaştıran trenin gürültüsünü duyacaksınız. Soğuk bir çatı katı odasında yankılanan sessiz hıçkırıkları, her şeye rağmen birbirine tutunan kadınların kahkahalarını ve sessiz bir gecede fısıldanan bir duayı duyacaksınız. Ve son sayfayı çevirdiğinizde, umarım sadece annemin hikâyesini okumakla kalmaz, onun gücünün, sevgisinin ve sarsılmaz iradesinin bir parçasını da içinizde taşırsınız.