STEINHAGEN (Öztürk)
Bielefeld ve çevresindeki Gönüllü İnsanlar tarafından Doğu Türkistan Uygur Türkleri ile dayanışma için tertiplenen „Hayır Çarşısı“ Steinhagen‘deki Cinderella düğün salonunda yapıldı. 2 Şubat 2020 Pazar günü yapılan programa ilgi beklenenden fazla oldu. Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa ve Abdulcelil Karakaç‘ında katıldığı programda, satış ve bağışlardan toplanan 17,500 Avro elde edildi. Bu para Gönüllüler Ekibi ile Türkiye‘de yaşayan Uygur Türklerine götürülecek.
Terkip komitesi başkanı Mustafa Tufan‘ın açış konuşması ile başlayan program, gönüllüler ekibi adına yapılan kısa açıklama ile devam etti.
YURT DIŞINA GÖNDERDİĞİ EVLADINA „BENİ ARAMA“ DEMEKTİR.
Daha sonra Asiye Türkan söz aldı. Türkan „Doğu Türkistan‘da neler Oluyor?“ başlığı ile hazırladığı uzun konuşmasını yaptı. Türkan, „Doğu Türkistan‘da kadın olmak; bir gece ansızın evinizden alınıp ya hapse ya da toplama kamplarına atılmak, sizden haber alamayan ve sizi görmek için yanıp-tutuşan 2,5 yaşındaki evladınızla görüştürülmemek, 2,5 yaşındaki evladınızın gece vakti sizi görmek için evden çıkıp bir su birikintisinde hayatını kaybetmesi demektir. Doğu Türkistan‘da kadın olmak; akrabanızı izinsiz misafir edememek, izinsiz misafirliğe gidememek, sadece yaşasın diye evladınızı yurt dışına gönderip „Beni arama“ tecavüzcünüze „Ne olur beni öldürün“ diye yalvarmaktır“ diyerek duygusal bir konuşma ile noktaladı.
NE YİYİP NE GİYECEĞİNE ÇİN HÜKÜMETİ KARAR VERİYOR
Asiye Türkan‘ın konuşmasından sonra sahneye Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa çıktı. Doğu Türkistan‘da yaşanan zulmü Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve dünyadaki değişik platformlarda anlattığını söyleyen Dolkun İsa, „Dünya‘nın değişik ülkelerinde sıkıntılar yaşanıyor, adaletsizlikler var, zulüm var, işkençe var, fakat Doğu Türkistan‘da devam etmekte olan böyle bir zulüm dünyanın hiç bir yerinde olmamıştır ve benzeri yoktur“ dedi. Ülkesinden 26 yıl önce ayrıldığını sözlerine ekleyen Dolkun İsa, „Doğu Türkistan’da insanların ne yiyeceğine, ne giyeceğine Çin hükümeti karar veriyor. Helal kesim yasak, Müslümanları domuz eti yemeye, içki içmeye zorluyorlar. “Yok ben domuz eti yemeyeceğim, içki içmeyeceğim” diyemezsin. Dediğiniz takdirde siz teröristsiniz, siz radikalsiniz, sizi hemen hapse atıyorlar. 2018 yılından itibaren islami isimler yasaklanmış durumda. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yasağı bulamazsınız. Biz çocuklarımıza; İsa, Ahmet, Mehmet adını bile veremiyoruz.
2016 yılından itibaren oruç tutmak yasak. Kamu alanlarında ve okullarda öğlen yemeği dağıtıyorlar. İnsanları yemek yemeğe zorluyorlar. Biliyorlar ki, gizli gizli oruç tutan var. Yemek dağıtarak oruç tutanları tesbit ediyorlar. “Ben su içmeyeceğim, yemek yemeyeceğim” diyemezsin. Dediğiniz takdirde kimliğiniz ortaya çıkıyor.
İkinci Dünya Savaşını müteakip nazi kamplarında 6 milyon Yahudinin katledilmesi sonrası böyle bir vahşetin bir daha yaşanmayacağı vaadinden sonra, işkence ve toplu katliam Doğu Türkistan‘daki Uygur Türk ve Müslümanlar üzerinde bütün hızı ile devam ediyor“ diye konuştu.
• Adnan ÖZTÜRK