Almanya ‘da Genel Parlamento Seçimleri yaklaşırken siyasi partiler de seçim hazırlıklarını hızlandırdı. 26 Eylül ‘de 60 milyon seçmen sandık başına çağırılacak. Sandık başına çağırılan bu seçmenlerin içinde yaklaşık 1 milyon Türk kökenli seçmen de var. Seçimlerle ilgili Türk göçmenlerinin merak ettiği soruları yöneltmek üzere Hür Demokrat Parti (FDP) ‘nin Bielefeld Grup Başkanı Sayın Jan Maik Schlifter ‘i Feilenstr. 2 de bulunan gazetemizin Bielefeld merkez bürosuna davet ettik.
Yapılacak Bu Kadar Fazla İş Olmamıştı sloganı altında seçim çalışmalarını sürdüren FDP, 2013 Genel Seçimlerinde tarihinde ilk kez seçim barajının altında kalarak parlamentoda temsil edilmemesine rağmen toparlanmayı başaran ve emin adımlarla ilerleyen bir siyasi parti.
Grup Başkanı Sayın Schlifter, partisinin önceki dönemlerde daha geleneksel ve daha tutucu bir çizgide faaliyetlerini yürüttüğünü bugün ise, halka daha yakın, kararlı, hırslı ve enerjik olduğunu söylüyor. Sayın Schlifter, söyleşiye 1948 yılında kurulan FDP “nin koalisyon dönemlerinden başladı ve Almanya‘ya işçi göçünün dünü ve bugünü konularında partisinin görüşlerini açıkladı.
· Hıdır CAN
2013 YILINDA MECLİSİN DIŞINDA KALDIK
Başlattığınız seçim kampanyalarınızda Almanya‘nın global gelişmelerin gerisinde kaldığını iddia ediyorsunuz ve halkınızın buna seyirci kalmaması gerektiğini söylüyorsunuz. Kurulacak yeni bir hükümette koalisyon ortağı olduğunuzu varsayalım. Siz bugünkü hükümetten farklı olarak hangi alanlarda neyi, nasıl değiştirerek yönetmeye başlayacaksınız?
Çok teşekkür ederim. FDP ‘nin geçmişte başarılı hükümetlere ortaklık yaptığını hatırlatmak isterim. İçinde yaşadığımız yeni çağda dünyamız küçülse de sorunları çoğalmıştır. FDP olarak biz, çoğalan bu sorunların kaynağına gidilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunlar da kısa vadeli alınan kararlarla değil, ancak uzun vadeli alınacak kararlarla mümkündür.
Biz 2013 seçimlerinden sonra Parlamento dışında kaldık. Ama varolan enerjimizi iyi kullanıp Eyalet meclislerine girmeyi başardık. Bunları yaparken yeni çağın şartlarına uygun, çağdaş ve halka yakın bir yol izledik. Sadece ayrıcalıklı olanların değil, halkın partisi kalmaya özen gösteriyoruz, görev almaya da hazırız. Hükümet bugüne kadar cesur kararlar almıştır, ancak uygulamada sıkıntılar yaşanmaktadır. Biz ülkemizin gelişmesini geciktiren sorunları üç temel noktada topladık ve parti programına aldık: Buna göre Digital Teknik Uygulaması (Digitalleşme), Eğitim Reformu ve Ekonomi Atağı başlatacağız.
FDP Seçim Bildirgesi ‘nde gençleri de toplumsal ve ekonomik gelişmelere ortak olmaya çağırıyor, onları daha aktif olmaya özendiriyor. Özellikle Türk gençlerine iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? Sizi neden desteklesinler?
1948 yılında kurulmuş olmasına rağmen genç kalmayı başarmış bir siyasi partiyiz. Seçme ve seçilme hakkı olan ya da olmayan Almanya‘da yaşayan Türk toplumunun da dikkatini çekiyoruz. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan Türk gençlerinin bizi takip ettiklerini biliyoruz. Almanya‘da doğan ve Almanya ‘da yaşayan göçmen kökenli her insan hak ve hukuk sahibi bireydir. Bir gün Almanya‘nın geleceğinde onlar söz sahibi olacaklardır. Bu nedenle her açıdan donanımlı olmaları toplum yararınadır.
Örneğin, yabancılar dairesine her göçmenin yolu düşer. Oranın servisinin şeffaf ve hoşgörülü olmasını önemsiyoruz. Devleti küçülterek resmi işlemlerin daha seri yapılmasından yanayız.
Almanya yıllar önce Göçmen Ülke statüsünü kabullenmiş bir Avrupa ülkesidir. Bu fırsatı iyi ve yerinde kullanamıyoruz. Bunun teşvik edilmesi taraftarıyız. Almanya da ABD veya Kanada gibi daha hoşgörülü ve daha cesur kararlar alabilmelidir. Örneğin, ilk corona aşısını bulan biliminsanları Özlem Türeci ve Uğur Şahin ile biz de gurur duyduk. FDP, yaratıcı ve üretici Türk gençlerini des- teklemeye devam edecektir. Genç yetenekler, genç yatırımcılar bürokrasi engeline takılmamalıdır. Devletin katı denetleyici geleneği yumuşatılmalı, daha hoşgörülü ve güven verici bir kimliğe bürünmelidir.
Örneğin, bağımsız çalışmak isteyen genç ve dinamik gençlere – parti programında yer aldığı gibi – vergi muafiyeti getiriyoruz. Onların okul sonrası meslek edinme alanları, çalışma alanları daraltılmamalı; engellenmemeli ve her türlü ağır bürokratik işlemler hafifletilmelidir. Gençlere özellikle devletin resmi kurumlarında da staj yapma olanağı verilmelidir. Bundan dolayı devlet kurumlarının ve şehir idarelerinin daha şeffaf ve daha hoşgörülü olması gerektiğine inanıyoruz.
FDP BELLİ BİR SİYASİ GURUBUN DESTEKLEDİĞİ PARTİ DEĞİL
Seçim Bildirgesi ‘nde bir nokta dikkat çekiyor. Bugüne kadar diğer siyasi partilerin seçim programlarında sıkça yer alan Vergi Reformu‘na hep mesafeli oldunuz. Bugün ise az gelirli vatandaşınızı ağır vergi yükü altında bırakmayacağınızı vaadediyorsunuz. Bu tam olarak ne anlama geliyor? Göçmenler sözü edilen vergi reformundan nasıl yararlanacak?
Vergi reformu demek, kısaca vergi yükünün azaltılması demektir. Azaltılan vergiden Almanya sınırları içinde yaşayan her aile yararlanır. FDP, belli meslek kuruluşlarının desteklediği bir siyasi parti değildir. FDP, halkın partisidir. Temel olarak dar gelirli insanların vergi yükü altında ezilmelerine seyirci kalamayız. İndirilen vergiden herkes eşit ve adil bir biçimde yararlanabilecektir, göçmen aileleri de buna dahildir. Ekonomideki durgunluk son iki yıldır toplumun her alanında derinleşmiştir. Bu nedenle zaman kaybetmeden dar gelirli olanları koruyan bir vergi sisteminin hayata geçirilmesinden yanayız.
Vergi reformuyla durgun Alman ekonomisini yeniden canlandırmak, buna bağlı yapısal sorunları aşmak mümkün olacaktır.
Göçmen ve göçmen kökenli Türk toplumunun tedirgin olduğu başka bir konuda FDP ‘nin net tavrını öğrenmek istiyorum. Seçimden seçime oylarını artıran aşırı sağcı AfD ‘nin varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Olası bir koalisyon hükümetinde AfD ile işbirliği yapar mısınız?
AfD yapılanması Avro para birimine geçişte ilk defa duyuldu. Daha sonra Irak ve Suriye‘deki kargaşa ve savaşlardan kaçanların başlattığı Göç Dalgası ile kamuoyu oluşturdular. Ardından eski neonazi kökenli yapılanmalarla ve feshedilen partilerle birleşerek parti kurdular.
Almanya‘da bireylerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan veya devletin demokratik düzenini değiştirmeye kalkışan partiler uzun süre ayakta kalamazlar. AfD de anayasal düzene karşı olduğu için faaliyetleri devletçe takip edilmektedir. Açılan çeşitli davalar vardır. FDP ‘nin işbirliği konusunda tavrı gayet nettir. Biz, gerek şehir idareleri bünyesinde, gerek eyalet meclisleri bünyesinde ve gerekse Federal Meclis çatısı altında AfD ile hiçbir zeminde işbirliğine girmedik, girmeyeceğiz. Çünkü biz, toplumsal düzeni bozmaya meyilli her türlü ayrımcılığa karşıyız.
AfD ‘nin oylarını artırdığı konusuna gelince.
Yurtdışı finans kaynaklı olduğu kanıtlanan AfD, özellikle oy kullanmaya gitmeyen kararsızlara ve geleneksel kırsal kesim seçmenine kendini kabul ettirmeyi maalesef başarmıştır. Tehlikeli bir süreçten geçiyoruz. Bunun sebeplerinin her alanda araştırılması gerektiğine inanıyoruz.
TÜRKLER 60 YILDIR ALMANYA EKONOMİSİNE KATKI VERİYORLAR
Sayın Schlifter, Almanya ile Türkiye arasında imzalanan İşçi Alımı Sözleşmesi 60. yılını doldurdu. Bu yıl Almanya ‘ya Göç ‘ün 60. yıldönümü kutlanacak. İnsanlar bu konudaki görüşlerinizi merak ediyor. FDP yeni dünya düzeninde bu konuya nasıl bakıyor?
Ben de yarı göçmen kökenli bir ailenin üyesiyim. Portekiz ‘den Almanya’ya işçi olarak çağırılan göçmen bir işçinin torunuyum. Almanya, ekonomik mucizeyi dışarıdan çağırılan göçmen işçilerin yardımlarıyla gerçekleştirdi. Almanya‘nın işgücü açığını göçmen işçiler kapatmış, ekonomik refahı sağlamıştır. Göçmen işçiler arasında en kalabalık grup olarak Türkler, 60 yıldır parlak Alman ekonomisine alın terleriyle katkıda bulunuyorlar.
Yabancı bir ülkeye işçi göçü bir taraftan kültürel ve toplumsal yakınlaşmayı, diğer taraftan uyuşmazlıkları da beraberinde getirir. İşbaşında bulunan hükümetlerin kültürlerarası yakınlaşmayı hızlandırmak, uyuşmazlıklarla da mücadele etmek başlıca görevidir. Örneğin, ABD ve Kanada bu gelişmeleri başarmış iki süper göçmen ülkesidir. Almanya, sahip olduğu beyin gücünü iyi değerlendirmeli ve bu gelişmelerin gerisinde kalmamalıdır.
Geçmişten günümüze alınacak dersler vardır. Taraflar mücadele ruhunu kaybetmemelidir. Türk toplumu göç ettiği ülkede kendini “ yabancı “ hissetmemeli, devlet mekanizmaları da ekonomisine ve sosyal hayatına katkı sunan “göçmeni” yabancılaştırmamalı, insan gruplarını geldikleri ülkelere göre sınıflandırmamalıdır.