Söyleşi: Adnan ÖZTÜRK
Herforder caddesi…
Bu cadde Bielefeld ile Herford’u birbirlerine bağlayan yolun adıdır. Özellikle OWL bölgesinde yaşayan, otomobili olan her kişi bu caddeyi bilir. Bielefeld’in merkezi olan Jahnplazt meydanından başlar, Herford’un içine kadar gider.. Veya tam tersi Herford içinden başlar Bielefeld merkeze kadar devam eder.
Bende bu yoldan her gün geçerim, hatta kaç defa olduğunu sayılmayacak kadar.. gazetenin merkezi Herforder caddesiyle kesişir. Evden çıktığımda, eğer başka istikametlerde randevum falan yoksa mutlaka bu yolu kullanarak gazeteye vasıl olurum.
İşte bu yoldan gelip geçerken, kimliklerini daha sonra öğrendiğim Temel amca ile Hayriye teyzeyi hep görürdüm, dikkatimi de çekerdi. Temel amca, Hayriye teyzeyi engelli arabasıyla gezdirirdi. Her gördüğümde arabayı bir tarafa çekip kendileriyle söyleşi yapmak istedimse de, her defasında bir eksikliğim oldu. Bazen fotoğraf makinam, bazen de vaktim olmadı. Ama hep o caddede seyrederken gözüm bu insanları arardı.
Hatta bir defasında, yokuş yukarı aracı iterken Temel amcanın zorlandığını gördüm, daha doğrusu öyle düşündüm. Geri dönmek istedim, fakat randevuya yetişmek zorunda olduğum için o hayır duadan da mahrum kaldım.
Tarih, 15 Mayıs 2017, günlerden Pazartesi, hava güneşli, sırtımız ısınmıştı. Hava sıcaklığı 28 dereceyi gösteriyordu sayaçlar. Yaz ayının yaklaştığını müjdeliyordu. Arabamı parka çektikten sonra, makinamı yanıma aldım, çıktım yola.. Temel amcaya doğru ilerledim. Önce merhaba diyerek, kendimi tanıttım. Söyleşi yapmak istediğimi söyledim. Memnuniyetle kabul ettiler.
Sıkmadan birkaç soru sordum. Temel Seyitoğlu amca başladı anlatmaya:
1968 yılında Almanya’ye gelmiş
Trabzon Araklı ilçesinden olan Temel Seyitoğlu, 1968 yılında Almanya’nın Ulm şehrine gelmiş. 4 sene orada çalıştıktan sonra bir arkadaşının yardımı ile Bielefeld’deki Mannesman firmasında işe başlamış. Daha sonra 19 senede ThyssenKrupp firmasında çalışarak emekli olmuş.
Eşi Hayriye Seyitoğlu ise 4 Nisan 1978 Almanya’ya gelmiş. Hiç çalışmamış.
Bu yoldan gelip geçerken hep dikkatimi çekerdiniz. Teyzemi gezdiriyorsunuz. Örnek bir eş, örnek bir aile reisi portresi çiziyorsunuz. Ne zaman evlendiniz teyzemle?
1953’ün son aylarında evlendik. 65 senedir birlikteyiz.
Maşallah, daha uzun seneler beraber olursunuz inşallah. Neyi var teyzemin?
Sağ tarafına felç vurdu. Yürüyemiyor, tutamıyor..
Memlekete gidip geliyormusunuz?
Gidemiyoruz. 7 sene oldu.
Hayırdır, neden gidemiyorsunuz?
Gidemiyoruz, oradaki evimizin asansörü yok, çok yüksek. Bu halde çıkmamız zor. Buradaki evimiz daha müsait.
Sen teyzemi götür, eve gitme otele git. Araklı’daki otellerden birinden oda kirala?
Neydeyim oteli? Biz otellerde rahat edemeyiz.
Teyzem ile gidersiniz evin kapısına kadar, sen çıkarsın yukarı. Yine hasret gidermiş olursunuz. Olmaz mı?
O neşesiz evi neydim…
65 ylkdır beraberiz
İşte o sözü Temel Seyitoğlu amcadan duyduktan sonra kayıtı kapattım. Söyleşi koptu. “O neşesiz evi neydim.. öyle şurdan söylenmiş bir laf değildi. Adeta yüreğime saplanan bir hançer gibiydi. Anlam yüklüydü. Bundan sonraki duygu ve düşüncelerini belgelemek istemedim. Tam bir roman yazılırdı o söz üzerine. O eve neşe katan tabii ki, Hayriye hanım teyzeydi. Dile kolay 65 senelik hayat arkadaşı. Kimbilir neler yaşamışlardı, neler..
Hayriye hanım teyzeye sordum, “Nasıl evlendiniz, aşık mı oldunuz” diye.
“Yok, görücü ulusü ile” cevabını verdi. Tabii ki, Karadeniz şivesiyle.. Temel bey amcada dinledi..
……..
Bizim ana yaşımızı kimse bilmez uşağum
Temel amca, bir taraftan teyzenin arabasını itiyor bir taraftan anlatıyordu. Belli ki, anlatacak çok şeyleri var çok..
Gurbet, hasret, yanlızlık ve çaresizlik hepsi, hepsi birarada… Birazda çocuklardan şikayetçi oldular..
Bir ara dilim sürçtü, “Yaş kaç” diye soracak oldum. Ona da öyle bir cevap verdi ki,
Bizim anayaşımızı kimse bilmez uşağum…
Çok doğru Temel amca.. Sizin neslin anayaşını kimse bilmez…