ÖMÜR DEDİĞİN…

Ozan Yusuf Polatoğlu
Ozan Yusuf Polatoğlu

Ömür dediğiniz nedir?
Üç gün hilal, üç gün bedir
Haftaya boş kalır sedir
Say bir karış, say bir adım
Geçti gitti, anlamadım..
(Abdürrahim Karakoç)

Ömür dediğimiz başlayan, gelişen ve sona eren bir süreçtir. Zaman, dünya ve insanın iç içe olduğu bir bütünlük olmaktadır bu. İnsanın anlam içeren bir varlık olması, onun geçtiği safhalardaki halinden görülebilmektedir. İlk ağlama sesiyle başlayan, ilk adımı atabileceği vakte kadar yavaş, durgun dönemden geçer insan. Yürümeye başlamak, hayat yoluna girmiş olmanın bir şeklidir artık.

Çocukluk döneminin şenliği, şakraklığı bir canlı çiçek gibi sevilir olması, aile içinde bir renk olurken, oluşan kişilik kendini bilen, kendini bulan bir varlığa dönüşür. Artık hayata atılmak başlamıştır. Bir yanı sevinç, bir yanı hüzün olan bir yoldur bu. Koşturmaların yaşandığı, zor geçitlerden geçildiği bu çizgide herkes kendi deneyimini kendi edinir.

Ömrün tükeneceğine, gençliğin ihtiyarlığa evrileceğine prensip olarak inanılır ama bunu içselleştirilmesi pek öyle kolay olmaz. Gençler ihtiyarlara bakarken onların eski tarihin, eski yılların insanları olarak görürler. Kendilerinin de öyle olacağına inanır görünseler de bunun sancısını ve bilincini içlerinde pek gerektiği kadar hissetmezler.

Yaşanırken düşündürmeyen yıllar, yaşandıktan sonra kendini düşündürür. Yıllar geçmiştir, çok şey umulduğu gibi olmamıştır. Acısı da tatlısı da başka konudur. Asıl kafanın takıldığı,  yılların geçmiş olduğu, fırsatların kaçmış olduğudur. Aynalardaki görüntüler, albümdeki resimler kişiyi düşünmeye zorlayan, bağlayıcı bir etki olur.

Giden gitmiştir. Yankılanan türkünün sesi o kişiyi maziye çekmektedir. Düşünce ve hayıflanma buruk bir şekilde iç içedir:

Geldi geçti örüm benim
Ömrüm kadrini bilmedim
Bir kuş gibi uçtu ömrüm
Ömrüm kadrini bilmedim..

Yine gözler dağlara dalarken, havanın rüzgârın kanat sesleri yine bir türkü sesindedir:

Bu dağlar kömürdendir
Geçen gün ömürdendir
Feleğin bir kuşu var
Tırnağı demirdendir..

Hikmetli sözlerin kaynağı Yunus Emre’miz, ömür değerlendirmesi yaparken de etkileyici vurgular yapmaktadır. İşin kötüsü bu sözleri genç yaşlarında dinlerken duymadan geçenler, yaşlı dönemlerinde farklı bir ilgiyle dinlemektedirler. Hatta hayatları film şeridi gibi gözler önüne gelmekte, duydukları her kelime dokunmaktadır üstelik:

Geldi geçti ömrüm benim
Bir yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi
Bir göz yumup açmış gibi..

Artık mukadder sona insan daha kolay inanmaktadır. Yolun sonu görünürken, görünen köyün kılavuz istememesi gibi bir durum söz konusudur:

Bu sözlere hak tanıktır
Bu can bedende konuktur
Bir gün ola uça gide
Kafesten kuş uçmuş gibi..

Ve insan kendi şahsında dünyadaki genel yapıyı bir daha yeniden düşünür, anlar. Dünya bir tarla misalidir.. Ekinler gibi kimileri yiterken, kimileri yeni bitmekte hayata doğmaktadır. Bir devri daimdir bu :

Miskin âdem oğlanını benzetmişler ekinciyeKimi biter kimi yiter yere tohum saçmış gibi

Hayat aslında biraz da gizemlidir. İleriye doğru beklenen zaman uzun gibi, geçmez gibi görünmekte, lakin yıllar geçtikten sonra ise adeta yokmuş gibi hiç olabilmektedir. Bir an gözleri kapatınca ömrün bir şiir sınırlarına sığdığı dahi görülür.. Önceki yıllarda bir albüme okuduğum bu eser, herkesin kendini içinde bulması manasında olumlu tepkilere ve yorumlara konu olmuştu.

İşte bir ömür uzunluğu ve kısalığı ile.. İşte bir ömür yaratılış-geliş gayesinin anlaşıldığı ve anlaşılmadığı kadarı ile.. işte bir ömür.. işte bir ömür:

Halk eyledi Hak Taâlâ
Göz açtık cihana geldik..
Özden kuvvet ala ala
Yürüdük meydana geldik..

Çocukluk buydu muhakkak..
Bir sağa bak, bir sola bak
Çıktık basamak basamak
Yedi, sekiz, ona geldik..

Hayat başlayan bir yoldu
Aylar senelere doldu
Yaş yirmibeş, otuz oldu
Damladan ummâna geldik…

Kırk’ta olgun olamadık
Elli’de de bulamadık
İdrâk edip bilemedik..
Biz bir imtihana geldik..

 Yıllar altmış’a dayandı
Akıl yetmiş’te uyandı
Nedâmet nârına yandı
Heyhat, hep bigane geldik..

Yaprak dalından döküldü
Saç ağardı, bel büküldü
Artık el-ayak çekildi
Dediler ki sona geldik..

Hey ağalar, hey efeler
Hayâl oldu neler neler
Tükenince mesâfeler
Derken kabristana geldik..

Kara yere girdi beden

Kesilince gelen giden
Perde açıldı aniden
Bir yol başladı yeniden
Bie ulu divana geldik..

POLATOĞLU, imanına
Can teşnedir cananına
Kabul eyle divanına
Senden olduk, sana geldik…